Prof. Dr. Ata Atun’un kaleminden çıkan makale, Kıbrıs Rumlarının Kıbrıs sorununa ilişkin gerçek niyetlerinin açığa çıktığını savunmaktadır. Yazıda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) yeni Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın müzakere masasına oturmak için dört temel ön koşul (Türkiye’nin garantörlüğünün devamı, siyasi eşitliğin pazarlık konusu yapılmaması, takvim şartının yürürlüğe konması ve izolasyonların kaldırılması taahhüdü) talep etmesinin, Rum tarafını rahatsız ettiği belirtilmektedir. Metne göre, Rum lider Hristodulidis’in müzakerelerin ön koşulsuz ve 2017’de kaldığı yerden devam etmesi yönündeki isteği, Kıbrıslı Türklerin ortak yönetim ve egemenlik haklarının kabul edilmeyeceği yönündeki politik düşünceyi açıkça göstermiştir. Yazar, 57 yıldır süregelen görüşmelerin sonuçsuz kalmasının nedeninin, Rumların adanın tek tanınmış devleti olma statüsünü koruma çabası olduğunu ileri sürerek, Erhürman’ın taleplerinin barışı kimin isteyip kimin engellediğini ortaya koyacağını ifade etmektedir.
Daha dün bir bugün iki.
Yıllardır Kıbrıs adasında “Barış” istedikleri bahanesinin arkasına saklanıp Barış Havarisi kisvesine bürünen Rumlar daha ilk günden niyetlerinin ne olduğunu ortaya koydular.
KKTC’nin yeni seçilen Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın “Müzakere Masası”na oturmak için ön koşul talebinde bulunması, müzakereleri belli ki bir “Elli Yıl” daha uzatamayacakları ve adanın tanınan tek devletliliklerini sürdüremeyecekleri için Rumları çok germiş.
Cumhurbaşkanı Erhürman Cumhurbaşkanlığını devraldığı gün yaptığı açıklamada Kıbrıs Türk tarafının müzakerelere başlamak için Güvenlik, Siyasi Eşitlik, Takvim ve İzolasyonların kaldırılması başlıklı dört ön koşulunu açıklamıştı.
Bu ön koşullarını hatırlayalım;
- Türkiye’nin garantörlüğünün devam edeceği ve Türkiye’nin Ada üzerindeki garantörlüğünün bir müzakere konusu dahi olamayacağı,
- BM kararlarında yer alan siyasi eşitliğin masada pazarlık unsuru haline getirilmeyeceği,
- BM Genel Sekreteri Guterres’in Crans-Montana’da müzakere masasının çökmesi sonrasında dile getirdiği takvim şartının yürürlüğe konması,
- Annan Planı referandumu sonrası Kıbrıslı Türklere verilen sözlerin tutulmaması nedeni ile yeni bir müzakere süreci başlamadan önce bu izolasyonların kaldırılacağına dair uluslararası bir “izolasyonların kaldırılması” taahhüdünün verilmesi.
Bu ön koşullar kabul edilmez ise “Müzakere Masası” yerine adada yaşayan iki halkın iş birliği yapabileceği konuları görüşmek üzere bir “Görüşme Masası”nın kurulması ve müzakere masasına oturulmaması.

1968 yılında başlayan görüşmelerin 57 yıldır bir sonuç vermemesinin nedeninin Kıbrıs Rumlarının adanın tanınmış tek devleti olmayı sürdürmek için müzakereleri her seferinde sonuçsuz bırakmak istediklerini artık herkesçe bilmekte. Bu ön koşullar kabul edilmeden gene aynı koşullarda müzakere masasına oturmanın boşa kürek çekmek olduğu da çok açık.
Yıllardır değişen bir şey olmadığı yeniden ortaya çıktı ve Rum lider Hristodulidis geçmişte oynadıkları oyunun devam etmesini istediği için dün yaptığı açıklamada “müzakerelerin ön koşulsuz” ve de 2017 yılında Crans Montana’da kesildiği yerden yeniden başlamasını istediğini açıkladı.
Açıkçası Hristodulidis, “bizim Kıbrıs Türklerinin ortak yönetim ve egemenlik haklarının bulunacağı yeni bir devleti kurmak niyetimiz yoktur” düşüncesini politik bir dille ortaya koymuş oldu bu açıklaması ile.
Cumhurbaşkanı Erhürman’ın “Kıbrıs’ta eğer bir işgal sorunu varsa, asıl sorun Rumlar’ın, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni işgal etmesidir.” sözleri de Hristodulidis’e ilaveten Rum gazeteleri ile görsel medyasını çılgına çevirmiş durumda. Rumların ilk ve orta eğitimdeki öğrencilerden 65 yıldır sakladıkları gerçekleri duymak bile istemiyorlar.
Özetle, Cumhurbaşkanı Erhürman’ın müzakerelerin başlayabilmesi için ön koşul talebinde bulunması, Rumların yıllardır gizli tuttukları niyetlerinin ortaya çıkmasına neden oldu. İleriki aylarda yaşanacak gelişmelerin, dünya kamuoyuna adada barışı kimin istediğini ve de kimin engel olduğunu gözler önüne sereceği kesin…