Avrupa Birliği, Türkiye ile ilişkilerini hem düzeltmek istiyor, hem de Türkiye’ye ayar vermeye çalışıyor.
Ayar verme işi biraz abartılı. Bu nedenle de üyelerinin tümünden bu ayara destek alıp almayacağı belli değil. Aralarından birkaçı AB’nin çıkarlarını göz ardı edip, kendi çıkarlarını öne sürerek sorun yaratmaya, AB’den bir şeyler daha kopartmanın peşine düşmüş durumda.
Bilindiği üzere günümüzde AB üyeliğine aday olan 7 ülke var. Bunlar Türkiye, Karadağ, Sırbistan, Kuzey Makedonya, Arnavutluk, Ukrayna ve Moldova. Bu 7 aday ülke içinde Türkiye’nin yanı sıra Karadağ, Sırbistan, Kuzey Makedonya ve Arnavutluk AB ile katılım müzakerelerine başlamış durumda. Moldova ile katılım müzakerelerinin başlaması an meselesi ancak Ukrayna ile katılım müzakerelerinin başlaması Rusya’nın koyacağı tavra bağlı. Zira Rusya Ukrayna’nın AB üyesi olmasına ve bunun ikinci aşamasında da NATO’ya girmesine kesinkes karşı. Zaten geçen sene başlayan çatışmaların kökenindeki sorunların biri de Ukrayna’nın NATO’ya alınması girişimleriydi. Ukrayna konusunun gündeme gelmesi için büyük bir olasılıkla savaşın sona ermesi ve Rusya’nın tavrı bekleniyor.
Avrupa Birliği katılım müzakereleri devam eden 5 ülke ile ilgili olarak bir “Bekleme Salonu” kurmayı düşünüyor. Bekleme Salonundaki koltuklarda oturmakta olan ülkelerle hem katılım müzakereleri devam edecek, hem de yerine getirilen her Fasıl’a paralel olarak bir takım imtiyazların kapıları da gevşetilecek. Toplamı yaklaşık Otuz Üç olan Fasıl’ların (Ana Başlıklar) tümünü AB normlarına dönüştüren aday ülkeler üyeliğe kabul edilip içeri alınacaklar. Düşünülen aynen bu şekilde.
Türkiye bu aday ülkeler arasında en eski olanı. 18 yıldır AB ile katılım müzakerelerini sürdürüyor. Tüm Fasıllarda tarama süreci tamamlandı. Neler oldukları ve nelerin yapılması gerektiği tespit edildi. 30 Haziran 2016 tarihinde 33 fasıl başlığından 16’sı açıldı, bir fasıl tamamlandı ve kapatıldı. 15 fasılda ise müzakereler ağır aksak devam ediyor. Türk halkının büyük çoğunluğu 2005 tarihinde AB’ye katılımda istekli iken, günümüzde bu oran yüzde 40’ların altına inmiş durumda.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan, kendilerine sehven verilmiş olan AB’nin bazı kararlarındaki kısmi veto hakkını Türkiye’nin AB ile sürdürmekte olduğu katılım Müzakerelerinde ve “Bekleme Salonu”na alınmasına karşı kullanmayı planlıyorlar. Veto kullanmamak için isteklerinin temelini veya yapmayı planladıkları şantajın temelini “Kıbrıs Müzakerelerinin 2017 yılında Crans Montana’da koptuğu yerden başlatılması” oluşturuyor.
Tabi burada göze çarpan bir değişiklik var. Daha evvel, -Türkiye-AB Katılım Müzakereleri sürerken- Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan horozlanıp, “Türk askeri adadan çekilsin, Garantiler kaldırılsın, aksi takdirde veto kullanırız” diyorlardı. Şimdi ise yeni seçilen Rum lider Nikos Hristodulidis, bütün AB üyesi ülkelerin liderlerini dolaşıyor, kendilerinden yalvar yakar müzakerelerin başlaması için Türkiye’yi ikna etmelerini istiyor. Komisyon (Bakanlık) toplantılarına katılan Yunan ve Rum üyeler de, her konuda, ilgisi olsun olmasın, Kıbrıs Müzakerelerinin başlaması için Türkiye’ye baskı ve yaptırım yapılması konusunu gündeme getirmeye çalışıyorlar. Belli ki Türk askerinin Kıbrıs adasından çekilmeyeceğini ve garantilerin kakmayacağını birileri bunların kafasına kazımış.
Bana göre iş ciddiye binince ne olacağı belli. Daha evvel AB’nin ve Şansölye Merkel’in yaptığı gibi Yunan ve Rum liderlere “Oturun oturduğunuz yerde, boyunuz kadar konuşun” deyip, bu ikiliye aldırmadan aldıkları kararları uygulamaya koyacaklar.
Avrupa birliğine aday ülkeyiz de muhterem cemaat, tarıkat, dernek, wakıflarımızı nereye sığdıracağız.
Kimin eli kimin cebinde