Yunan gazeteci Kostas Chardavellas, 1996’da Kardak’a bayrak diken 12 Türk SAT komandosunun tamamının Yunan ajanlar tarafından infaz edildiğini iddia etti. Yunan medyası haberi, ‘Türk komandoları nasıl susturduk’ başlığıyla gururlanarak verdi.
Türk askeri kaynakları, Yunan gazetecinin iddiaları karşısında sadece “Yunanistan’ın belli ki kahramanlık hikâyelerine ihtiyacı var. Ancak hikâyeyi oluştururken keşke biraz da gerçeklere başvursalardı…” yorumunu yaptı.
Yunan basınında yer alan Kardak’la ilgili iddialar, Ankara’da alaylı gülümsemelerle karşılandı. Çünkü Yunan gazetecinin iddiasının aksine Kardak Operasyonu’na katılan Türk timi hala hayatta ve sağlıklı.
Hem de öyle sağlıklı ki Kardak operasyonunun her iki tim komutanı da Ercan Kireçtepe ve Ali Türkşen halen Balyoz davasından cezaevinde bulunuyor.
SAT komandolarının tim komutanları tutuklu!
İşin özeti şudur: Türk SAT komandolarının komutanlarını Yunanlılar değil Türkiye’nin kendisi infaz etmiş.
Bu durumda Yunanlılar, kendi işlerini yapanlara ne kadar minnet duysa azdır.
Süreç içerisinde işin Kardak’la bitmediği de anlaşılıyor. Türkiye SAT komandolarını tutuklarken Yunanistan Ege’de Türkiye’ye ait olan Bulamaç ve Eşek Adasını benzer biçimde işgal etmiştir. Bu adalar tarihi belgelerde Türk toprağı olarak kayıtlıdır. Buna rağmen AKP hükümeti konuyla ilgili gerekli, yeterli diplomatik ve aktif müdahaleyi göstermemiştir.
Son zamanlarda Fener Rum Patrikhanesi’nin sitesinde bir Türk adası olan Nergizçik’in de Yunan işgali altında olduğunu gösteren haritalar yayınlanıyor.
Yunanlı için hayali cihan değecek olan Türk SAT komandolarının infazını başkaları gerçekleştirmiş. SAT’ın kahraman komutanları mavi ve özgür denizlerden alıp hapishanelere tıkanlar bunu yapmış!
Hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki bu tutuklamalara Yunanlılar, sevinçlerinden kına yakmışlardır!
Ülkesi için hayatını seve seve riske atanlar içinse durum çok daha vahimdir.
Kahramanlar Türkün elinden hapishaneye tıkılmak mı, Yunanın elinden infaz edilmek mi, tercihiyle karşı karşıya gelmişlerdir.
Kimsenin kuşkusu olmasın ki SAT’ın efsanevi komutanları Ercan Kireçtepe ve Ali Türkşen Silivri’de tutuklanıp kahrolmaktansa, Yunan’a infaz edilmeyi tercih ederler. Zira kahramanlar için zillete tahammül infaza tahammülden daha evladır. Dost bilinenlerin attığı çiçek düşmanın silahından daha fazla zarar verir!
Kahramanlar her zaman onurlarını canlarından aziz bilenler arasından çıkar.
Olanı biteni de çok yadırgamamak gerekir. Türkiye’de giderek vatan için canını fedaya hazır olan kahramanları hapishaneye tıkmak gelenek halini almıştır.
Yunan gıyabında ve sanal olarak Türk SAT komandolarını infaz etmenin şehvetini hayalinden geçirirken, Silivri’de gerçek olarak bu kahramanların itibarlarının infaz edilmesini bu bağlamda düşünmek gerekir. Kardak’a bayrak diken SAT komandolarına Yunan’ın yapamadığını biz kendi elimizle yapmışız.
Konu Kardak kahramanlarıyla da sınırlı değildir. Kuzey Irak’ta vatanın varlığına kast eden terör unsurlarıyla ölümüne mücadele eden kahraman askerlere uygulanan muamele de aynıdır.
10-12 Temmuz günü savunmasız Boşnakların BM koruması altında soykırıma tabi tutulmalarının 17. yıldönümü anma törenleri için Srebrenica’daydık. Orada Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’a “Malkoçoğlu’nu, Hasan Tahsin’i hapishane’de tutuyorsunuz” dedim. O da, “Kim Malkoçoğlu, Hasan Tahsin?” diye sordu.
— Engin ALAN, diye cevap verdim.
Bu cevap ortamı sessizleştirmeye yetti.
Türkiye’nin içinde yapılan tutuklamalar, itibar infazları, karalamalar, iftiralar ve ithamlar askerde moral ve motivasyon diye bir şey bırakmamıştır.
Sonuçta Kuzey Irak’a ve Kardak’a bayrak dikenler tutuklanınca nöbet kulübesi ve Şehitler Tepesi boş kalmış oldu.
Kahramanlarını kahredenlerin korkaklarıyla yetinmek zorunda kalacağı evrensel gerçekler arasındadır.
O korkaklık Süleymaniye’de başa geçen çuval, Mavi Marmara’da uğranılan baskın, Suriye’de düşürülen uçak olarak somutlaşır.