HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin grup toplantısında konuştu. Selvi’nin yazısına atıfta bulunarak “Her açıklama yeni bir itiraf. Ben onların yerinde olsam, biraz da akıllı davransalar susarlar. Yaptıkları her açıklama aleyhlerine delil oluşturuyor.” dedi.
Sancar’ın yaptığı konuşmadaki bazı satırbaşları şöyle:
İçişleri Bakanı da geçenlerde kendi döneminde faili meçhul cinayet olmadığını, işkence yapılmadığını söyledi. Doğrusu şu: Kendi dönemindeki cinayetler faili meçhul değil, apaçık belli. Bunlar yargılanmıyor, yargı önünde hesap sorulmuyor. Burada cinayetlerin faili belli, akıbetler belirsiz. Biz onu da adaletle belirtli hale getirmek için yürütüyoruz mücadelemizi.
Sancar “Türkiye’de çeteler, mafya, uyuşturucu kaçakçılığı, iktidarların bilgisi, kontrolü olmadan işleyemez. Bunların kaynağı nedir? Niye buna ihtiyaç duyuluyor peki?” sorusunu sordu ve şunları ekledi:
“Esas olarak bu kirli ağların ve ilişkilerin temeli Kürt sorunundaki çözümsüzlük politikası: İnkar, imha ve savaş politikalarıdır. Bu politikalarla Kürt sorununa yaklaşan iktidar, bu politikaları finanse etmek için bütçenin açık ya da örtülü kaynaklarıyla yetinemiyorlar, başka kaynaklara ihtiyaç duyuyorlar. Hukuk dışına çıktıklarında, devletin nizami güçleriyle bu politikaları yürütmeyi istemiyorlar çünkü işlenmiş ve işlenecek suçlar çok büyük. Bunun sorumluluğundan kaçmak için mafyayı devreye sokuyorlar. Kürt sorununda çözümsüzlük politikası, savaş, imha ve inkar anlayışı böylece çürütüyor ülkenin her tarafını.
Bu kirli döngü, kanlı girdap bazen yavaşlar, bazen gözlerden ırak tutulur ama yeniden büyüyerek hayatlarımıza musallat olmaya devam eder. Bu ülkenin insanlarının hayatlarını, ekmeklerini rehin almaya devam eder. O nedenle çareyi doğru tespit etmek için teşhiste anlaşmamız gerekiyor. Bilelim ki sorunun kaynağı Kürt meselesinde savaş politikaları, inkar ve imha zihniyetidir. Çözüm de bellidir, en başta Kürt sorununda demokratik siyasette barışa giden yolu açmaktır. Çare, demokrasi ve barıştır. Burada anlaştığımızda, ahtapotun diğer kollarına kolayca uzanır ve etkisiz hale getiririz.”
Susurluk’ta birkaç yargılama göstermelik oldu ama faili meçhul cinayet davalarından JİTEM davalarından doğru düzgün sonuç çıkmadı. Çıkmayınca, o dönem bunları yapma hakkını kendinde görenler, ihtiyaç duyduğumuzda yeniden yaparız cesaretini alıyorlar işte. Biz diyoruz ki geçmişte yüzleşme, hesap sorma gereklidir. Her şeyden önce ‘bir daha asla’ diyebilmek için gereklidir. Biz şimdi güçlü bir sesle bağırmak zorundayız ‘bir daha asla’ diye.
2015 konsepti şimdi yürürlükte, buraya çözüm sürecinde masanın AKP tarafından devrilmesiyle geldik. İktidar, çözüm ve demokratikleşmenin konuşulduğu o süreçte, son olarak Dolmabahçe’de kurulan masaya tekmeyi vurdu, yeni Susurluk masasını kurdu, yeni ortaklar edindi AKP. Bunları birleştiren tek ortak nokta var, Kürt düşmanlığı. Kürt düşmanlığı üzerinden işleyen bu sistem, bütün halka, bu ülkeye düşmanlıktan başka bir şey üretmez. Bunu şimdi ortaya çıkan ifşaatlarla görüyoruz. Kürt halkına yönelik çektirme planını devreye soktular, arkası geldi. Yargı sistemini, medyayı, siyaseti savaş politikalarına göre yeniden şekillendirdiler.
Şimdi konuşmakta olduğumuz bu çöküş, kara para trafiği aynı zihniyetin güncellenmiş şeklinin sonucudur. Savaş politikalarıyla hem halkın evine ateş düşürüyorlar hem de işsizlikle halkın cebini talan ediyorlar. Doksanlarda binlerce köyü yakıp yıkan zihniyet bugün de gençlerin, çocukların geleceğini yıkmaktadır. Bu politikanın tek tanımı; çökertme, yakma, yıkma talan…
Bizim bunu mutlaka değiştirmemiz lazım. Yeni diye inşaa ettikleri sistem de Susurluk koalisyonunun yeniden siyaset merkezli örgütlenmesi ve saray eliyle yönetilmesidir.
Bir mafya liderinin ifşaatlarına bakmamız gerek yok. Bu bilgilerin yeniliği ya da önemi nedir diye sorarsanız, sadece kendisi konuşsa, itham ettiği kişiler sussa etkisi bu kadar olmayacak belki. Mesela Soylu çıkıp konuştuğunda, o ifşaatların hepsini itirafa dönüştürmüş oluyor. Kendini aklayacak hiçbir açıklama, gerekçe dile getiremiyor. Sedat Peker’in itham ettiği kişiler kendileri açıklama yaptıkça, o ithamları itirafa dönüştürüyorlar.
Sonra vatan millet propagandasıyla bu sorumluluktan kaçabileceklerini düşünüyorlar. Geçti o devir, şimdi karşılarında yoluna devam eden HDP, onun arkasında kararlılıkla yürüyen Kürt halkı, kadınlar, gençler, köylüler, emekçiler var.
(Selvi’nin yazısına atıfta bulunarak) Her açıklama yeni bir itiraf. Ben onların yerinde olsam, biraz da akıllı davransalar susarlar. Yaptıkları her açıklama aleyhlerine delil oluşturuyor. Mutlaka yargılanacaklar, ve bu delillerle yargılanacaklar, kendi sözleriyle yargılanacaklar, bizim mücadelemizin sonunda hesap verecekler.
İktidarın ortağı Devlet Bahçeli, ‘Erdoğan hangi yetkiyle eli kanlı gruplara silah sevkiyatı yapmıştır’ demişti. Yani Suriye’ye gönderilen silahlar için söylüyor. ‘MİT TIR’ları felaket tablosundan sonra hiçbir hükümet ayakta kalamayacak’. Kaldı, sizin desteğinizle kaldı. Bütün bu açığa döktüğünüz suçlara ortak olarak bu iktidarı ayakta tuttunuz. Hepiniz sorumlusunuz. Belki de Tuğrul Türkeş’in o konuşmasından bir cümleyi de aktarmadan geçmek olmaz: ‘Vallahi de billahi de o silahlar Türkmenlere gitmedi.’ Nereye gitti? Biz biliyoruz nereye gittiğini. Bu silahlarla neler yapıldığını da biliyoruz. Bu hakikatin tümünü ortaya çıkarmak için de daha fazlasını yapacağız. Üstü örtülmek istenen bütün bu insanlık suçlarının açığa çıkmasını sağlayacağız, faillerinin hesap vermesini de mümkün kılacağız.
Hep dış güçler, dış güçler. Halkı yoksulluğa, açlığa, çaresizliğe terk edip yandaş şirketlere katrilyonlar aktarın diye direten dış güçler kimler. Milyonlarca insanın yoksul bırakılmasına neden olan dış güçler kimler? MB’nin 128 milyar dolarını çarçur edin diyen dış güçler kimler? Beşli çeteyi ülkeyi talan ettiren dış güçler kimler? Halkı itiraz etmesin diye korkutmak için çete liderlerine miting yaptırıp halkı tehdit ettiren dış güçler kimler? Savcıların harekete geçmesini engelleyen dış güçler kimler? Demokratik siyaseti engellemeye yönelik her türlü operasyonu yapan, iktidara bunları dayatan dış güçler kimler?