“Hafız” kelimesi, Arapça kökenli bir kelime olup Arapça’da “koruyan, saklayan” anlamındadır. Ancak, bu kelime Türkçemiz’de ezberleyen, özel olarak “Kur’an-ı ezberleyen” anlamında kullanılmaktadır. Bir başka deyişle Kur’an-ı Kerim’i ezberleyenlere “Hafız” denilmektedir.
Ülkemizde hafızlığa, yani Kur’an-ı ezberlemeye öteden beri büyük önem verilmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Kur’an Kurslarının yanı sıra bir çok tarikat ve cemaat de resmi-gayrı resmi Kuran kursu açmaktadır. Kur’an kurslarında Arap alfabesi ile Kuran okuma öğretilirken, bir yandan da hafızlık kursu verilmektedir. Sadece Kur’an okumayı öğrenmek isteyenler yaz tatilinde veya haftanın belirli zamanlarında kursa gelmekle Kur’an okumayı öğrenebillirler iken hafız olmak isteyenlerin en az 2-3 yıl , hatta 4 yıl bu kurslara devam etmeleri zorunlu olmaktadır. Herkesin her yaşta hafız olması da mümkün değildir. Hafızlığa başlama yaşı, 12-14 yaşları olarak tavsiye edilmektedir.
Hafızlığa başlama yaşı olarak kabul edilen 12-14 yaşları, bu yaştaki çocukların orta öğrenim gördükleri veya çırak olarak meslek öğrendikleri döneme denk gelmektedir. Hafız olmak isteyen bir çocuk öğrenim görmekten veya bir meslek öğrenmekten vazgeçmek durumunda kalmaktadır. Halk arasında hafız olarak tanınan kimselere baktığımızda neredeyse tamamının orta ve yüksek öğrenim görmediklerine ve bir meslek sahibi olmadıklarına şahit olmaktayız.
Her türlü önyargıdan uzak olarak objektif olarak bir değerlendirme yaptığımızda çocuklarımızı orta ve yüksek öğrenim görmelerini veya bir meslek sahibi olmalarını engellemek pahasına hafız olsunlar diye Kur’an kurslarına göndermek doğru mudur acaba? Önyargılı olanlar bu soruyu sorduğum için beni hemen din düşmanı ilan edebilirler. Ancak, bu soruyu sormanın din düşmanlığıyla bir ilgisi kesinlikle yok. Bu soruyu cevaplandırmadan önce hafızlığın tarihçesine açıklamak, bu açıklamalar çerçevesinde soruyu cevaplandırmak gerekir diye düşünüyorum. Hafızlığın tarihçesi ile ilgili özet olarak şunları söyleyebiliriz:
Peygamberimiz Hz. Muhammed, Kur’an-ı Kerim ayetleri nazil oldukça vahiy katiplerine yazdırıyor, bir yandan da kendisi ezberlediği gibi sahabeye de ezberletiyordu. Bilindiği üzere Kur’an 23 yılda parça parça indirilmiştir. Bu sebeple ezberlenmesi de bu sebeple daha kolay olmuştur.
Kitap, matbaa vs. imkanların olmadığı İslamiyet’in ilk döneminde Kur’an-ı Kerim’in korunması açısından hafızlık oldukça önemlidir. Peygamberimizin vefatından sonra halife seçilen Hz. Ebubekir, Arap Yarımadası’nda ortaya çıkan sahte peygamberler ve dinden dönenlerle bir seri savaşlar yapmak durumunda kalmıştır. Ancak, savaşlarda çok sayıda hafız sahabenin şehit olması üzerine Kur’an-ı Kerim’i kitap haline getirilmesi mecburiyeti ortaya çıkmıştır.
Günümüzde teknolojinin gelişmesi nedeniyle Kur’an-ı Kerim’in korunması, çoğaltılması, yayılması için kitap, matbaa, dergi vs.’nin yanı sıra elektronik bir çok imkan mevcuttur. Bu imkanlar sayesinde Kur’an-ı Kerim kayıt altındadır ve çoğaltılması, yayılması da çok kolaylıkla sağlanabilmektedir. “Teknolojinin sunduğu sınırsız imkanlar hafızlığa olan ihtiyacı sona erdirmiştir.” dersek yanlış söylemiş olmayız. Bu sebeple, yukarıda sorduğum soruya, rahatlıkla, “Çocuklarımızı orta ve yüksek öğrenim görmelerini veya bir meslek sahibi olmalarını engellemek pahasına hafız olsunlar diye Kur’an kurslarına göndermek doğru değildir.” cevabını verebilirim.
Türkiye, bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde kişiler temel hak ve özgürlüklerini anayasal çerçevede kullanma hakkına sahiptirler. Bu çerçevede isteyenler hafız olmak için çaba gösterebilir. Buna bir diyeceğimiz olamaz. Benim söylemek istediğim çocuklarımızı öğrenim görmek ve meslek sahibi olmak imkanlarını yok etme pahasına hafız olsun diye Kur’an kurslarına göndermek doğru değildir. Bilindiği üzere hafızlar Kur’an-ı ezbere okur, ama anlamını bilmez. Anlamını bilmedikten sonra Kur’an-ı ezbere okumanın okuyana da, dinleyene de bir yarar sağlayacağını düşünmüyorum.
Son söz olarak, Kur’an-ı Kerim’i anlamını bilmeden Arap alfabesi ile okumak, ezberlemek yerine Türkçe tercümesini okuyarak anlamaya çalışsak ve anladıklarımızı uygulasak çok daha doğru bir iş yapmış oluruz. Çünkü, Allah, Kur’an-ı Kerim’i anlamını bilmeden okusunlar, ezberlesinler diye değil; okusunlar, anlasınlar ve hayatlarını buna göre tanzim etsinler diye göndermiştir.