Acı haberlerin ardından idam ve kimyasal hadım yeniden gündemde

Acı haberlerin ardı ardına gelmesi sonrası 'idam cezası' ve 'kimyasal hadım' tekrar tartışılmaya başlandı. Peki cezaların artırılması tek başına bir çözüm mü? İşte duayen hukukçulardan çarpıcı yorumlar…
Konuyla ilgili Sözcü’ye konuşan İstanbul Barosu Başkanı Avukat Mehmet Durakoğlu bu tartışmalarla ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

“ÇARESİZLİĞİN GÖSTERGESİ”

“Bu olgu karşısında cezaların artırılmasına yönelik tedbir önermek bir bakıma da çaresizliğin bir göstergesi” diyen Durakoğlu “Bizim toplumumuzun maalesef böyle bir eğilimi var.
Yaygınlaşmaya başladığı andan itibaren cezaları artırırsak eğer sorunun çözülebileceğini düşünüyoruz. Oysa hem çocuğun eğitimi açısından, hem de bu eğitimin büyükler açısından yaygınlaştırılması için çok ciddi çalışmaların yapılması gerekiyor. Bunlar uzun vadeli çalışmalar olduğu için de siyasi iktidarlar sonuçları hemen görmek bakımından bu çalışmalara yönelmek yerine ‘kastrasyon' (kimyasal hadım) denilen tedbirlere yönelmeye çalışıyorlar.” diye konuştu.

“BELİRGİN BİR EĞİTİM UYGULANMALI”

“Kastrasyonun tek önemli tarafı ilginç olmasıdır. Başka hiçbir yönü yok. Bu bir tedbir olarak getirilebilir ama kastrasyon hiçbir zaman çözüm değildir.” diyen Durakoğlu sözlerini şöyle sürdürdü; “Bunu bilmek gerekiyor. Kastrasyon uygulamaları itibariyle de baktığınızda örneğin tedbir altında bulunduğunuzda; mesela hapishanede, tutuklama yerine uygulanan tedbirler sırasında uygulanan yöntemlerdir. Oysa karşı karşıya bulunduğumuz durum kastrasyonu getirdiğin zaman her sorunu çözümlüyor değildir. Bunu bilmek gerekiyor. Uygulaması itibariyle yanlış bir noktadayız. Benim için önemli olan şey ceza değil, caydırıcı tedbirlerin ortaya konulması ve her şeyden evvel de bu konuda hem çocuklar hem yetişkinler açısından belirgin bir eğitimin uygulanmasıdır. Dünya bunu böyle aşmış zaten. Yeni şeyler keşfetmek gibi bir zorunluluk içerisinde değiliz.”

Durakoğlu çocuk güvenliği için ailelere de büyük görevler düştüğünü belirterek “Bir defa çocukların eğitimi çok önemli. Çocuklar kendilerine yaklaşım gösterilen noktalarda nasıl davranacaklarını bilmeli. Kolluk ise, çocukların çok olduğu yerlerde tedbir alınmasını sağlamalı. Bu konuda herkesin kendisini görevli hissetmeli, ihbar mekanizması çalışmalıdır. Bunlar gizli gizli oluyor değil. Bazen son derece açıkta oluyor. Son örnekte olduğu gibi. Biri sokağın ortasında bir çocuğu alıp götürüyor. ‘nereye götürüyor?' diye birilerinin ilgilenmesi gerekiyor. Toplum bilinci oluşmazsa, olayların önüne geçemiyoruz. Her şey eğitimle ilgili. Bu olgunun aşılmasının temeli eğitim.” yorumunda bulundu.

TURGUT KAZAN: İDAM CEZASI KULLANILIYOR

Avukat Turgut Kazan tartışmalar ile ilgili “Çocuğun cinsel istismarı kamuoyunu derinden etkileyen bir sorun. Gündemde idam tartışması var. Ancak bu konuda idam cezasının kullanıldığı kanısındayım. Yurtlarda tecavüz olaylarının nasıl kapatıldığını biliyoruz. Yasalar yetersiz, cezaların artırılması gerekiyor. İdam tartışmalarının, o suçlara çözüm üretmek değil. Türkiye'yi antidemokratik ülkeye dönüştürmek için yapıldığını düşünüyorum. Hiçbir fail suç işleyeceği zaman ‘ağırlaştırılmış müebbet verirlerse göze alırım, idam varsa göze alamam' demez. Nasıl olsa yakalanmayacaklarını, suça dair iz bırakmayacaklarını düşünür. İdam caydırıcılık sağlamaz. İdamın suç önleyici etkisi de olmamıştır. Bu ilkelliktir, Batı ile bağların koparılması demektir. Bu suçların işlenmesi hastalık gibi bir şeydir. Etkin mücadele cezanın artırılması ile olmaz.” diye konuştu.

EPÖZDEMİR: MESELE KİMYASAL DEĞİL, ZİHİNSEL HADIM

“İdama karşıyım” diyen diğer bir hukukçu Rezan Epözdemir ise “Çağdaş hukuk sisteminde bedensel suç bedensel ceza olmaz. İdam cezası infaz edildikten sonra, hukuki sıkıntıların geri dönüşü olmayacak. Balyoz, Ergenekon davalarında yeniden yargılama yapılabildi. Ancak idam infaz edildikten sonra hukuki bir sıkıntı olduğunda, kişi hayatta olmayacağından yeniden yargılama yapılamayacak. Cezalar ciddi manada artırıldı. Kimyasal hadım değil, zihinsel hadım olmalı. Kimyasal hadım, ilaçlar ile faillerin cinsel dürtülerinin azaltılmasıdır. Cezaevinde tedaviye tabi tutunca birine zarar verme ihtimali yok. İlaç kesildiğinde kişinin cinsel dürtüleri geliyor. Cezaevinden tahliye olduktan sonra 1 yıl daha ilaç uygulansa da etkisi geçecek. Bu nedenle kimyasal hadım cinsel suçları ortadan kaldıracak bir yöntem olmayacaktır. Cinsel dürtüler bastırılınca suç işleme oranı azalmaz. Mesele kimyasal hadım değil, zihinsel hadım” yorumunda bulundu.

FATİH ALTUN: PEDOFİLİ MESELESİ VAR

Avukat Fatih Altun ise süreci şöyle değerlendirdi: ”Bu tip konularda sadece konu gündeme geldiği zaman toplumsal olarak bir infial gösteriyoruz ve o an tepkimizi sağ duyudan uzak bir şekilde, sosyal medyanın köpürtmesiyle gergin olan toplum bu konuda iyice aşırı bir tepki veriyor. Dolayısıyla da sağlıklı bir değerlendirme yapılamıyor. Bunların normalde olay soğuduktan sonra uzmanlar tarafından  değerlendirilip o şekilde bilimsel tepki ve geçmişteki  tüm hukuki olsun diğer konularla olsun birikimlerden oluşan süzülen bir tepki şeklinde ortaya çıkması lazım.

Burada bir pedofili meselesi var. Bazı tepkisel gruplar tarafından pedofili suçtur şeklinde slogan halinde tepki gösteriliyor. Bu doğrudur ama pedofili aynı zamanda bir hastalıktır ve dolasıyla da bu ikisinin dengesi ortaya koymak lazım. Toplum nasıl oluyor da bu kadar pedofili hastasını içinde barındırıyor? Önemli olan bu tip suçluluk içinde olan bireylerin tedavi edilebilmesi ve daha doğrusu bu insanların yetişmeyeceği bir düzen kurulabilmesi. Neden çocuklara saldırıyor çünkü çocuk savunmasız ve bu konuyla ilgili yakalanma ihtimali daha düşük. Örneğin bir kadına saldırsa kadın boğuşacak ve ses çıkaracaktır ve kadını durduramayacaktır ya da kadını kandırmayacaktır.
Peki nasıl çözeriz? Bence yasaların ağırlığı yeterli. Kimyasal hadım dedikleri şey belki çıktıktan sonra olabilir. Tabi bunun sağlığa zararı gibi konular oturup tartışılmalı.

Bence idam gelmez. Çünkü idamın gelmesi demek Türkiye’nin Avrupa konseyinden dahi çıkarılabilmesidir. Türkiye bu konseyin kurucu üyelerinden. Türkiyenin her konuda Avrupa’dan uzaklaşması, ekonomiye çok büyük etki yaratır. Ben idama daha 30 senedir karşıyım. Malesef idam sorunları çözmüyor.

Pedofili hastalığının ne olduğunu herkesin çok iyi bilmesi gerekir. Rehber öğretmenler toplumdaki insanları gözlemleyip,  o kişi hakkında bir şüphe doğar ise onunla ilgili tedavi yöntemlerini bilmeli. Ya da o kişilerle çocuklara nasıl baş edilmeli bu öğretilmeli.”8 yılda 104 bin çocuk kayboldu.

TÜİK'in 2 yıl önce yayımladığı istatistiklerde kaybolan çocuk sayısının 8 yılda 100 bini aştığı gözlendi. Verilere göre sadece 2008-2016 yılları arasında onlarca ülkenin nüfusundan fazla çocuk kayboldu. Bu yıllar arasında resmi olarak kayıp müracaatı yapılan çocuk sayısı 104 bin 531'e ulaştı. Ailelerine kavuşturulan çocukların sayısının yer almadığı istatistiklere göre, 2008 yılında 4 bin 517, 2009 yılında 5 bin 81, 2010 yılında ise 8 bin 81 çocuk kayboldu. Kayıp çocuk sayısının çift hanelere çıktığı 2011 yılında 10 bin 67, 2012 yılında 12 bin 474, 2013 yılında 16 bin 218, 2014 yılında 18 bin 696, 2015 yılında 17 bin 706 ve 2016 yılında ise 11 bin 691 çocuk kayıp olarak bildirildi. Kayıp çocukların 59 bin 435'i kız çocuklarından oluşuyor. Çeşitli nedenlerden ötürü ailelerinden kaçarak sokaklara düşen çocuk sayısı ise 26 bin 168 olarak kayıtlara geçti.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!