İktidarın azat kabul etmez işbirlikçi kesimine göre Erdoğan’ın karşısına çıkan ya da çıkarılan herkes ve herşey bir projenin ürünüdür. Yolsuzluk, rüşvet ve sahtekârlığı ortaya çıkarmaya yönelik her operasyon iktidara karşı kurulan komplodur. İktidarın tepesindekilerin mafya modeli “havuz” oluşturma, “sıfırlama” yapma ve “racon kesme” türünden icraatlarına karşı olmak ise doğrudan meşru iktidara karşı darbe yapmaktır. Yandaş, işbirlikçi ve besleme koroya göre gerçeğin tekelini elinde tutan yanılmaz Erdoğan’ın önü kesilmek istenmektedir!
Ekmeleddin İslamoğlu, ortak aday olarak sunulması AKP’nin kimyasını bozmuş, istismar ettikleri birçok argümanı da iktidarın elinden almıştır. Kıskaca alındığını hisseden AKP’nin yandaş, işbirlikçi ve menfaat ortağı kesimi derhal bel altı vuruşlarıyla “çatı aday” olarak ilan edilmiş olan Ekmeleddin İhsanoğlu’na yönelik itibar infazlarına başlamıştır.
Muhalefetin çıkardığı “çatı aday” onlara göre bir projenin ürünüdür. İktidarla organik bağlantısı olan akademik ya da bürokratik zevattan bu kesime göre “İhsanoğlu bir proje insanıdır”.
Her iddia tartışılabilir. Kimin “proje insanı” olduğu iddiası da tartışılabilir Erdoğan’ın bir projenin eşbaşkanı olduğu iddiası ise tartışılmazdır. Zira Erdoğan’ın bizzat kendisi, ABD’nin hem İslam’ı hem de Ortadoğu’yu dizayn etmek için yürürlüğe koyduğu “Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi”nin “Eş Başkanı” olduğunu söylemiştir. Erdoğan’ın hala bu ABD projesinden istifa ettiğine dair bir söylemi yoktur. Yandaş kesim adeta “şecaat arz ederken sirkatini söylüyor”. Yandaşlar bu söylemleriyle Erdoğan’ın en zayıf yanlarını deşifre etmiş oluyorlar.
Erdoğan’ı övmek, İhsanoğlu’nu da yermek için her taraftan mantık devşiren demagok kesime göre; ‘Erdoğan halkın kendisidir, halkın içinden çıkmıştır ve halkı tanımaktadır’. İhsanoğlu ise halkın içinde ‘sokaklarında, düğünlerinde, siyasal dönüşüm tartışmalarında, partilerde, entelektüel kavgalarında, siyasal parti rekabetlerinde yoktur’.
Yani İhsanoğlu, halktan birilerine “ananı da al” ya da “oyunu da al git” dememiştir. Evladını kaybeden analardan birisine “ölmüş geçmiştir” diye seslenmemiştir. İhsanoğlu, kendisini protesto eden yurttaşının üzerine koruma ordusuyla hücum ederek “Başbakana yuh çekersen tokatı da yersin” diye mafya tipi racon kesmemiştir. İhsanoğlu’nun korumaları da yere indirilmiş bir yurttaşa tekme/tokat girişmemiştir.
“Taraf olmayanın bertaraf edileceğini” alenen ifade ederek halkı AKP’nin yanındakiler ve karşısındakiler şeklinde ayıran bir zihniyet halkın içinde olmasının halka katkısının ne olduğunu birilerinin açıklaması gerekir.
Yandaş ekibin İhsanoğlu’nun “toplumsal gerçekliklere karşı steril bir şahsiyet olduğu” iddiasını dile getiriyorlar. Gerçekte, bu iddia da Erdoğan’a çok daha yakışmaktadır. Zira Erdoğan, belki koruma ordusuyla halkın daha doğrusu AKP’lilerin içindedir ama psikolojik olarak halkın bütünüyle köprüleri atmıştır. Erdoğan’ın halkın içinde halka esas duruş çeken, tehdit eden, tokat savuran görüntüleri hiç de halkçı görüntü değildir.
Kucaklayıcılık, kapsayıcılık ve kavrayıcılık yönünden İhsanoğlu tartışılmaz konumdadır. Taraf olmamış, yıpranmamış herkese ve her kesime aynı mesafede olan bir konumdadır.
Yandaş kalem Erdoğan’a vurgu yaparak “Mezhebizmi ve kavmizmi aşmak isteyen bir Türkiye”ye doğru gidildiğini iddia etmektedir. Bu sürecin mucidi olarak da Erdoğan’ı işaret edilmektedir. O Erdoğan ki “Reyhanlı’da 52 Sünni öldü” diyerek, halkı alevi/sünni olarak kategorize etmektedir. Yargıtay’daki hâkimin “alevi” olduğuna vurgulayan konuşmalar yapmaktadır. Gezi’de ölenlerin “alevi” olduğundan söz etmektedir.
Yandaşlar, AKP’nin politikalarını eleştiren ve Erdoğan’ın karşısına çıkan herkesi halka karşı ya da milli iradeye düşman diyerek suçlamaktadır. Erdoğan’ı övmek, yüceltmek ve ikonlaştırmakla görevli bu kesimler aslında Erdoğan’ın değil çıkarlarının savunuculuğunu yapmaktadır.
Erdoğan’ı yücelten, İhsanoğlu’nu küçülten yandaş manipülasyonunun ne kadar tutacağı 10 Ağustosta görülecektir.