Bu iktidar ülkedeki, neredeyse yüz yıllık, yaraları kaşıyarak kanatmaktan hangi faydayı ummaktadır, çok merak ediyorum. Birleştirmek yerine ayrıştırmayı ilke edinmek; benzerlikler yerine farklılıkları ortaya sürmek, hangi amaca hizmet etmektir! …
Dersim ayaklanmasından tutun da İskilipli Atıf Hoca’ya kadar bir kaşıma operasyonuna girişenlerin asıl maksadının Cumhuriyet ve Atatürk olmadığını düşünmek ve söylemek saf dillik olacaktır. Kurulan Cumhuriyetten ve Atatürk’ten öç almanın yeni yöntemi budur, günümüzde.
Sanki Dersim’de bir ayaklanma olmamıştır. Sanki Seyyid Rıza denilen adam ve eşkıyaları Hozat’ı işgal etmemiş ve katliam yapmamıştır. Sanki bu çapulcu sürüsü Erzincan köylerine saldırılar düzenlememiş, köyleri işgal etmemiştir. Sanki Dersim’de Sin köyüne baskın düzenleyip tüm ahaliyi öldürmemişlerdir. Sanki Seyyid Rıza’nın yoldaşı Baytar Nuri İngiliz hükümetine mektup yazarak silah ve asker yardımı istememiştir. Sanki Dersim operasyonunda on dört bin silah ve mühimmat ele geçirilmemiştir. Sanki Dersim’de karakollar basılmamış Türk askerine katliam uygulanmamıştır. Türk hükümeti durup dururken Dersim’e girmiş ve katliam yapılmış gibi bir hava estirilmektedir. Katliam yapmayı aklına koymuş bir devlet neden Seyyid Rıza’yı canlı yakalasın? Bulduğu yerde öldüremez miydi? … Türk devleti Dersimlilerden nefret ediyordu ise ve onları yok etmeyi planlıyordu ise neden tamamını öldürmedi de aşiretlerin bir bölümünü ülkenin çeşitli vilayetlerine sürgüne gönderdi? Neden Seyyid Rıza’nın ailesini tamamen ortadan kaldırmadı?
Sayın Başbakan konuşmalarında gösterdiği “Devlet belgelerini” yarım yamalak okumakta, sadece ölen Dersimli sayısını vermektedir. Şehit olan askerlerimizin sayısı da vardır o belgelerde. O belgelerde yakalanan silah ve mühimmat sayıları da mevcuttur. O belgelerde Dersim bölgesinde bu aşiretlerin yaptıkları katliamlar da anlatılmaktadır. Başbakanımız sadece ölen isyancı sayısını vererek nereye varmaya çalışıyor? …
Bir devlet başlatılan bir isyanı bastırmakla mükelleftir. Türk devleti de bunu yapmıştır ve yapmak zorundadır. Devlet olmanın gereği budur. Yalanlar ve kışkırtmalar üzerine kurulu bir siyasetle devlet yönetilemez. Gidilen yol yanlıştır. Yapılan siyaset yanlıştır. Tartışmalar içinde bulunduğumuz gemiyi delik deşik etmektedir.
Dersim meselesinden sonra Başbakanımız İskilipli Atıf Hoca’nın asılmasına sözü getirmiştir. Adının bir tarafında “Hoca” sıfatının bulunmasından istifade ederek bir dinî algı oluşturmaya çalışmaktadır. Kimdir bu İskilipli Atıf Hoca? Hemen kısa bir tarih hatırlatması yapalım isterseniz.
İskilipli Atıf Hoca 19 Şubat 1919 tarihinde İslam Teali Cemiyetini İstanbul’da kuran ve başkanlığını yürüten kişidir. Cemiyetin amacı; nizamnamesinde de ifade edildiği gibi, hilafetçi bir anlayışla bütün Müslümanlar arasında birlik ve kardeşliği sağlayarak, Halifenin etrafında toplanılmasını temin etmektir. Bu cemiyet, Hürriyet ve İtilaf Fırkasının bağlı bir yan kuruluşu olarak çalışmıştır. Hürriyet ve İtilaf Fırkası İttihat ve Terakki’nin karşısında yer aldığı için cemiyet de aynı karşıtlığı yürütmüş, Müdafa-i Hukuk cemiyetine ve Kuva-yı Milliye taraftarlarına karşı cephe almıştır. Cemiyet mensupları, gerek, Kuva-yı Milliye taraftarlarına duyduğu düşmanlıktan, gerekse, Millî Mücadelenin, kendilerinin Saltanat ve Hilafeti güçlendirerek kurtuluşa ulaşmak düşüncesine uymaması nedeniyle, bu hareketin karşısında yer almıştır.
Bu cemiyetin makale ve beyannameleri dönemin Milli Mücadele karşıtı olan Alemdar gazetesinde yayınlanmaktadır. Hatta bu beyannameler işgalci Yunan ordusunun uçakları ile Eskişehir bölgesinde havadan atılarak halka dağıtılmıştır. Cemiyet, düşmana karşı direnmenin yararsız olduğu görüşünde ve halifeye bağlılıktan başka bir şeyin memleketi kurtaramayacağı düşüncesindeydi. Bu sebeplerle Milli Mücadeleye cephe almış, Kurtuluş Savaşını baltalamış, hilafet ve saltanat uğruna işgal güçleri ile işbirliği yapmakta dahi bir beis görmemiştir.
Kısaca İskilipli Atıf Hoca’yı idama götüren sebepler onun dinî ve ilmî yönü değil, Kurutuluş Savaşına karşı cephe alması olmuştur. Hal böyle iken “işbirlikçilerden” ve “isyancılardan” mazlum yaratma çabası abesle iştigal bir iştir. İşte siyasi erk bu abesle iştigal etmekte bir sakınca görmemiş ve alabildiğine tehlikeli bir anlayışı günümüz siyasetinin odağına yerleştirmiştir.
En başta da söyledik: Yüz yıllık yaraları kaşıyarak kanatmak belki günlük siyasetiniz için bir an olsun rant açabilir sizlere ancak Türk devletini örselemekten başka bir işe yaramayacaktır hakikatte. Gömleklerini çıkardıklarını iddia edenler bu gün o gömleğin sırtlarındaki derilerine yapıştığını ilan etmişlerdir.
kamusitesi.com