Derdiniz Andımız mı? Türklük mü?

Derdiniz Andımız mı? Türklük mü?

Demiş ki birisi “insan ırkını kendi seçmez. Türk doğmayan bir çocuk neden her sabah varlığını Türk varlığına armağan etmeye yemin etsin?”
Şimdi bunu izah etmem için oturup baştan andımızda kastedilenin ne olduğunu, neden o yaşta okutulduğunu, Anayasamızdaki Türk milleti tanımının içeriğini, gerçek ırkçılığın aslında ne olduğunu vb; gerek sosyolojik gerek psikolojik gerek hukuki bir sürü hem teferruatlı hem de aslında benim haddimi aşan meseleye girmemiz gerekecek. Üstelik de bir sonuca varamayacağız.
O halde ben bir soru sorayım;
Denilen gibi olsun, ırkı seçme şansımız olmasın. Eee kardeşim dinimizi seçme şansımız ve irademiz var ama ondaki seçme hakkımıza hiç saygı gösterilmiyor. Biri az buçuk sesini çıkaracak olsun, neredeyse linç ediliyor!
Meseleyi “kurumsallaştırıp” sadece toplumsal ya da kültürel olmaktan da çıkardılar üstelik. Her köşe başına imam hatip lisesi açtılar. Hatta bunu imam hatip ortaokulu seviyesine çektiler. Tüm önemli kurumlara imam hatipli atadılar.
Yetmedi!
Çesitli düzenlemeler ile çocukları bu okullara gitmeye mecbur bıraktılar. Bunlar da andımızı okuyan çocuklar ile aynı yaştalar.
Varlıklarını yine birşeylere armağan etmeye yöneltiliyorlar!
Mesele insan haklarına saygı ise, bundan âlâ saygısızlık var mı?
Sanırsınız insana çok saygı gösteren bir yönetimimiz var!
Her şeyimiz tamam sanki!
Ne kadının giydiği kıyafete, ne insanların inançlarına, ne inanmayışlarına, ne cinsel tercihlerine, ne siyasi tercihlerine, ne düşüncelerine, ne medeni hallerine saygı yok. Ama ırklarına var öyle mi?
Askerlerin omuzlarına taktıkları Göktürkçe Türk yazan armaları yasakladıkları dün gibi aklımda!
Valinin makam aracı geçerken bozkurt çekmiş diye gözaltına alınan kişi dün gibi aklımda!
Bu insan hakları, hümanizm, eşitlik falan değil. Bunların sıkıntısı Türklük ile…
Ayaklar altına almaya teşebbüs ettikleri milliyetçilik, hain darbe girişiminin başarısız olmasını sağlayan yegane unsurdur.
Tankların önüne siper olan her vatandaşın elinde TÜRK BAYRAĞI vardı. Ama utanmadan o bayrağın adını bile tartıştılar!
Sonra bunu fark ettiler ve o tarihten sonra biraz daha milliyetçi politikalara yöneldiler. Bu fikrin siyasi temsili olan bir partiyi aldılar. Onu da yanlış anladılar gerçi. Başına “yerli ve milli” sloganını koyup olmayan ürünü pazarladılar! Aslında milliliği pazarlama aracı olarak kulandılar. Öyle ya, milliliğın “getirisi” yüksek(!) E milli ve yerli diye üretmediği aracı pazarlayan kafanın andımızla derdi ne?
Öyleyse bu sıralar bu gibi kararlar öylesine değil.
Bunlar birer ön hazırlık. Andımızın kaldırılması meselesi açılım sürecinin bir politikası idi. Şimdi yeni bir süreç de başlatamıyor. Ama oranın oylarını da gözden çıkaramıyor. Ne şiş yansın ne kebap!
Ağızlarına bir parmak bal çalıyor!
“HDP kapatılsın mı?” konuşuluyor.
Tabii ki kapatılmayacak. HDP kapatıldıktan sonra o seçmenin oy dağılımı hesap edilmemiş midir? Elbette etmişlerdir.
HDP’nin oylarının yüksek olduğu bölgelerde ikinci parti daima bunlar olmuşlardı. (Açılım saçmalığı çarpan etkisi yapmıştı) Ya da birinci bunlar ikinci HDP.
Ancak sonrasında bölge seçmeni de AKP’den uzaklaştı.
HDP’nin yarış dışı kalması durumunda seçmeninin oy potansiyelinin büyük çoğunluğu, kısmi yakınlıkları olan CHP’ye gidecektir.
Hiç CHP’ye böyle bir armağan verirler mi?
Fakat daima söylüyorum, bu hükümetin en başarılı olduğu konu, önce krizler yaratıp sonra bunları pazarlama fırsatlarına çevirmek.
HDP meselesini “bakın istesem kapatırım ama kapatmıyorum” kozuna çevirir, andımızı da kaldırdım der, yine oradan oy koparmaya bakar.
Seçim yaklaşınca da Selo’yu salar!
Zira beşer hep en son olanı hatırlayacaktır.
Durun daha bitmedi.
Seçim yaklaşınca durup dururken Atatürk büstüne saldıranlar izleyeceğiz TV’lerde!
Bu yöntem de siyasal İslamcılara çakılan sinyal!
Bir daha İstiklal Marşı’nın bestesi tartışılır. Ama sadece tartışılıŕ!
Dedim ya ne şiş yansın ne kebap.
Ne milliyetçileri karşısına almayı göze alır, ne hainlerin oyundan vazgeçer.
Konuyu açar, ortalığı karıştırır, ama tarafı olmaz!
Temcit pilavı olmadan olur mu?
Bir daha başörtüsünü tartışmaya açar!
Aylardır mağdur ettiği esnafa, seçim arefesi bir ekonomi paketi hazırlar, ceplerine üç beş kuruşu koyar. Alır onların da gönlünü.
Diğerleri topuk patlattığı ile kalır.
Yine diyorum.
Beşer, son yaşadığını hatırlar.
En son çıkar biraz ABD’ye diklenir. Biraz Macron’a kafa tutar. Hele bir de Yunanistan’a “eyyyyyy” çekti mi tadından yenmez!
Iphoneler bıçaklar, S400’ler kırarız!
Alayını boykot ederiz!
Ne ekonomi kalır aklımızda ne andımız…
Sosyolojiyi o kadar iyi çözmüşler ki, aşil topuğumuzdan vuruyorlar hep bizi.
E zaten bir de işin teknik kısımları var hani oy sayımında falan…
Son tahlilde Bilge(!) “Erken seçimi” dillendirir. “Anadolu Ajansı” YSK’dan önce sonuç açıklar. Bir bakmışız ki daha sandıklar açılmadan kaybetmişiz…
Sadece seçim kaybetsek neyse de, arada olan milli değerlerimize, Türklüğümüze oluyor…
(Bir küçük not:
Z kuşağından da ideolojik açıdan çok umutlanmasın kimse.
Bu apayrı bir konu.
Lafı çok uzatmamak gerek.)

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!