2016 yılında çıkarılan 6741 sayılı kanun ile yurt içinde kamuya ait olan varlıkların ekonomiye kazandırılması ve sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlanması amacıyla Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi kurulmuştur. İlk başta şirket başbakanlığa bağlı olarak kurulsa da, Anayasa değişikliği ile başbakanlık kurumunun kaldırılmasından sonra şirket, cumhurbaşkanlığına bağlı şekilde faaliyet göstermektedir. Kurulduğu günden bu yana ise kamu kurum ve kuruluşlarının ticari hayatta faaliyet gösterme amacıyla kurduğu birçok kamu iktisadi teşebbüsünün şirkete devri gerçekleştirilmiştir. Ziraat Bankası, Vakıfbank, Halk Bankası, Türk Hava Yolları, PTT, Turkcell, Türk Telekom, Eti Maden gibi hem Türkiye’de hem de dünya çapında ticari faaliyet yürütmekte olan teşebbüsler, yürütme organı tarafından çıkarılan kararnamelerle şirkete devredilmiştir. Bu yazılan kurumlar, Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi’ne devredilmeden önce de kanunun amacı doğrultusunda sermaye piyasasında, her biri kendi alanında önemli konumda bulunmaktaydılar. Bu halde, şirketin kurulmasındaki asıl amacın kamuya ait olan varlıkların ekonomiye kazandırılması ve sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak olmadığı anlaşılmaktadır. Peki, 6741 sayılı kanun ile kurulan Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi’nin asıl amacı nedir? Şirketin kurulmasının siyasi ve ekonomik boyutları da bulunmakla birlikte, aşağıda ağırlıklı olarak şirketin kurulma amacının hukuki boyutlarına değinilecektir.
Kamu İktisadi Teşebbüsleri(KİT), kamunun ticari hayatta faaliyet göstermesi amacıyla kurulan, sermayesinin bir kısmı kamu kurumlarına ait, yani kamu kaynaklarını da kullanan şirketler olarak tanımlanabilecektir. Türk hukukunda KİT’ler hakkındaki temel düzenleme, 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’dir. Bu kararname ile teşebbüslerin kuruluşu, yönetimi ve denetimi düzenlenmiştir. Kararnamenin ilk haliyle, bu teşebbüslerin denetiminin Sayıştay Kanunu’na yani yargı denetimine tabi olmadığı, denetimin Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından yapılacağı belirtilmiştir. Ancak, bu denetimin yeterli olmadığı görülmüş olacak ki, Sayıştay Kanunu’nda 2013 yılında yapılan değişiklikle kamu iktisadi teşebbüslerinin denetiminin Sayıştay tarafından yapılması öngörülmüştür. Yani, kamu iktisadi teşebbüslerinin mali denetimi Sayıştay tarafından yapılmakta, bu kuruluşlar mali açıdan yargı denetimine tabi tutulmaktadır.
6741 sayılı Varlık Fonu Şirketi’nin kurulması için çıkarılan kanunda şirket hakkında Sayıştay Kanunu, Kamu İhale Kanunu, Devlet İhale Kanunu’nun uygulanmayacağı belirtilmiş, bu çerçevede bu şirketin mali işlerinde yapılabilecek olan Sayıştay denetiminin yolu kapanmıştır. Bunun yerine bu şirketlerin bağımsız denetime tabi olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu çerçevede, şirket, şirket tarafından kurulacak diğer şirketler, Türkiye Varlık Fonu ve Türkiye Varlık Fonu bünyesinde kurulacak alt fonların bağımsız denetimden geçmiş yıllık mali tabloları ile faaliyetleri, cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilecek sermaye piyasaları, finans, ekonomi, maliye, bankacılık, kalkınma alanlarında uzman en az üç merkezi denetim elemanı tarafından bağımsız denetim standartları çerçevesinde denetlenecek ve bu kapsamda hazırlanacak ve cumhurbaşkanlığı tarafından gönderilecek denetim raporları TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından görüşülerek denetlenecektir. Buna ek olarak şirket, mal ve hizmet alım satımlarında herhangi bir ihaleye tabi olmadan özel hukuk tüzel kişisi olarak istediği mal ve hizmeti istediği şekilde satın alabilecek ve bu bakımdan özel hukuk hükümlerine tabi olacaktır.
Bu durumun pratikteki karşılığı ise gülünç niteliktedir. Nitekim şirketi kuran kanun ile, şirketin yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile genel müdürün başbakan tarafından atanacağı belirtilmiştir. Günümüzde ise bu atama yetkisini cumhurbaşkanı kullanmaktadır. 2018 yılında çıkarılan bir kararname ile cumhurbaşkanı, Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Şirketi’nin yönetim kurulu başkanı olarak kendisini atamıştır.
Gerekli kanun maddeleri ile ilgili kararnameleri söyledikten sonra pratikte şirkete devredilmiş, kamu kaynaklarını da kullanan teşebbüslerin denetiminin nasıl olduğunu şöyle anlatabiliriz: Bir şirketin, şirketin konusuna giren işlerle alakalı olağan ve olağanüstü işlemlerin yapılmasına karar veren kurulu yönetim kuruludur. Bu çerçevede, Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi yönetim kurulu, başkanı cumhurbaşkanı olacak şekilde ticari faaliyetleriyle ilgili kararlar alacak, ihale usullerini uygulama zorunluluğu olmadan istediği şekilde mal ve hizmet alımı yapabilecek, elinde bulunan malları veya sunacağı hizmetleri hiçbir ihale usulüne tabi olmadan satabilecektir. Cumhurbaşkanı yönetim kurulu başkanlığında şirket kamu kaynaklarını da kullanarak faaliyet yürüttükten sonra bu şirketlerin mali denetimi cumhurbaşkanı tarafından seçilecek üç kişi tarafından yapılacak, bu kişiler tarafından denetim raporu hazırlanacaktır. Bu denetim raporu ise TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülerek şirketin mali faaliyetleri denetlenecektir. Özetle, kamu kaynaklarının aktarıldığı şirket, cumhurbaşkanı kararıyla kamu kaynaklarını kullanacak; ancak, bunun için yürütülen faaliyetlerin denetimi ise yine cumhurbaşkanı tarafından yapılacaktır. İşin gülünç tarafı da buradadır işte.
Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Şirketi’nin kurulmasıyla ve bazı KİT’lerin bu şirkete devrinin gerçekleşmesinden sonra, bu teşebbüslerin denetimi yalnızca “öz denetim” şeklinde yapılmaktadır. Kanunda bahsedildiği gibi bir bağımsız denetim de mevcut değildir, çünkü denetleyecek kişileri de cumhurbaşkanı seçmektedir. “Öz denetim” kişisel olarak elbette önem arz etse de, Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir. Bu çerçevede, tüm kamu iş ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olması ve kamu kaynaklarının nasıl kullanıldığının denetlenmesi esastır. Sonuç olarak, Kamu kurum ve kuruluşları ile bunlara bağlı olarak kurulmuş ticari faaliyette bulunan iştiraklerin denetiminin, yargı yoluyla yani Sayıştay tarafından yapılması gerekmektedir. Ancak, uygulamada kamu kaynaklarını kullanan Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi’nin sözde bir denetim dışında gerçek hiçbir denetime tabi olmadan faaliyet gösterdiğini görmekteyiz. Tüm bunlar doğrultusunda, 6741 sayılı kanunun gizli amacının “DENETİME TABİ OLMADAN KAMU KAYNAKLARINI KULLANABİLMEK” olduğu sonucuna kolaylıkla ulaşılmaktadır.