Azerbaycan Zeytin Dalı Harekâtı’nın ilk şehidi Musa Özalkan için yas tutuyor. Azerbaycan Milletvekili Dr. Ganire Paşayeva’nın şehidimiz Musa Özalkan’In ardından yazmış olduğu yazı şu şekilde:
“Şehit Musa Özalkan, Azerbaycan’da Nisan Zaferinden sonra beni en çok ağlatan, en çok duygulandıran şehidimiz oldu.
Türk Dünyasının birliği ülküsüyle yaşayan, çalışan biri olarak, bizi bu birliğe, yani “Kızılelma’ya” götürecek yolun “sınırlar üstü” milli düşünce olduğunu, Türk dünyasının bölgelerinde verdiyim konferanslarda, hep dile getirdim. Genclerle söyleşilerde, aydınlarla söhbetlerimde hep bu konuyu müzakire ettim.
İki ay önce Irak’ta Türkmen soydaşlarımızla görüştüğümüzde, Telafer’de yaşanan acıları ve oradan sürgün edilen kardeşlerimizin durumunu gördüğümde çok üzülmüştüm. Çünkü biz bu acıları işgalci Ermenistan’ın topraklarımızı işgali zamanı yaşamıştık ve Telafer’deki kardeşlerimizin ne acılar yaşadığını en iyi biz anlıyoruz.
Tüm Türk dünyasına bir çağrı yaparak sesimin yettiği kadar: “Türk milletinin evladı olan çok zengin insanımız var. Bunların 5 tanesi birleşip bir okul, 6 tanesi birleşip bir hastane, 4 tanesi birleşip bir kültür merkezi yaptırabilirler. Böylece 2-3 ay içinde atlarımızdan bize miras kalan kadim toprağımız olan Telafer’i yeniden imar eder,cennete çevire biliriz. Sürgün edilmiş kardeşlerimizi bir nebzi olsun, mutlu ede edebiliriz. Ve böylece Türk dünyasının gücünü her kese gösterebiliriz” diye düşünmüştüm. Ve o akşam Irak Türkmen televizyonunda, moderatörlüğünü değerli kardeşim Fevzi Ekrem Terzi’nin yaptığı programda bu çağırımı, seslendirmiştim. Bu çağrıyı Türk kökenli zengin iş adamlarına yapmıştım.
Musa Özalkan zengin değildi ama gönlü o kadar zengin ve milli düşüncesi o kadar güçlü idi ki terörle mücadele için “Zeytin Dalı” operasyonuna katılıp Afrin’e gittiğinde de Türk yurdu Telafer’i ve Telafer’deki Türk çocuklarının geleceğini düşünmüştür. Şehit olacağı içine doğmuş ki, arkadaşına o mesajı yazmış.
Musa Özalkanın vasiyetini Türk gençleri iyi okumalı, bunun üzerine çok ciddi düşünmelidir. Şehit Musa Özalkan “şehit olurca devletin bunun için ailesine vereceği para ile Telafer’deki çocuklar için anaokulu, kreş veya kültür merkezi yapılmasını vasiyet ediyor”.
Ailesi de zengin değil amma şehit Musa Özalkan, “bana ödenecek tazminatı Telafer’deki cocukların mutluluğu için harcayın" diyor. Çünkü Musa Özalkan, “Telafer Türkiye sınırları dışında olsa da, orayı Vatan, oradaki çocukları ise kardeş” biliyor. Ve “acı içerisinde olan kardeşe destek olmak her millet evladının bir vazifesidir” diyor.
Şehit Musa Özalkan’ın vasiyetini Türkiye’miz yerine yetirecek. Onun adına Telafer’de eğitim kurumu açacak. Musa Özalkan ismi Telafer’de de yaşayacak. Çünki o, vasiyetinde bunu istemişti. Telaferli çocuklar ve biz, hepimiz onu, her zaman büyük sevgi ve minnetle anacağız. Çünkü o, vasiyetiyle, çoğumuzun içinde uyuyup kalmış olan “Milli düşünce”,”kardeşlik bilinci”, “Vatan şuuru” hasletlerini yeniden uyandırdı. Ve Turana giden yolun sloganlardan değil, gerçek ülkülerden, emellerden geçtiğini gösterdi.
Daha sonra şehit Musa Özalkanı’n Facebook hesabını gördüm. Onun işgalci Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarında, Hocalıda yaptığı soykırımın yıldönümünde yaptığı paylaşıma baktım. Duygulandım. Ve ona seslendim: “Sevgili kardeşim, seni yakından tanımadığım için çok üzgünüm. Seninle hiç karşılaşmamış, tanışmamış olsak da ayni evde büyümüş kardeşler gibiyiz. Bizi sadece kan kardeşliği değil, duygu, düşünce, ülkü kardeşliği de birleştiriyor. Türkiye’ye geldiğimde ilk işim seni yetiştiren aileyi ziyaret etmek ve o asil anne ve babanın ellerinden öpmek olacak. Ve bir gün senin ruhunun dolaştığı Telafer’de mutlaka seni ziyaret edeceğim. Nur içinde yat, yiğit kardeşim, aşkı Vatan için canını verenlerden öğrenen kahraman. Ben de aşkı onlardan öğrendim, kardeşim.
Nur içinde yat, kardeşim. Artık sen de gençlerin öğreneceği kahramanlardan birisin. Türk millet seni hiç bir zaman unutmayacak.”
“Şehit Musa Özalkan, Azerbaycan’da Nisan Zaferinden sonra beni en çok ağlatan, en çok duygulandıran şehidimiz oldu.
Türk Dünyasının birliği ülküsüyle yaşayan, çalışan biri olarak, bizi bu birliğe, yani “Kızılelma’ya” götürecek yolun “sınırlar üstü” milli düşünce olduğunu, Türk dünyasının bölgelerinde verdiyim konferanslarda, hep dile getirdim. Genclerle söyleşilerde, aydınlarla söhbetlerimde hep bu konuyu müzakire ettim.
İki ay önce Irak’ta Türkmen soydaşlarımızla görüştüğümüzde, Telafer’de yaşanan acıları ve oradan sürgün edilen kardeşlerimizin durumunu gördüğümde çok üzülmüştüm. Çünkü biz bu acıları işgalci Ermenistan’ın topraklarımızı işgali zamanı yaşamıştık ve Telafer’deki kardeşlerimizin ne acılar yaşadığını en iyi biz anlıyoruz.
Tüm Türk dünyasına bir çağrı yaparak sesimin yettiği kadar: “Türk milletinin evladı olan çok zengin insanımız var. Bunların 5 tanesi birleşip bir okul, 6 tanesi birleşip bir hastane, 4 tanesi birleşip bir kültür merkezi yaptırabilirler. Böylece 2-3 ay içinde atlarımızdan bize miras kalan kadim toprağımız olan Telafer’i yeniden imar eder,cennete çevire biliriz. Sürgün edilmiş kardeşlerimizi bir nebzi olsun, mutlu ede edebiliriz. Ve böylece Türk dünyasının gücünü her kese gösterebiliriz” diye düşünmüştüm. Ve o akşam Irak Türkmen televizyonunda, moderatörlüğünü değerli kardeşim Fevzi Ekrem Terzi’nin yaptığı programda bu çağırımı, seslendirmiştim. Bu çağrıyı Türk kökenli zengin iş adamlarına yapmıştım.
Musa Özalkan zengin değildi ama gönlü o kadar zengin ve milli düşüncesi o kadar güçlü idi ki terörle mücadele için “Zeytin Dalı” operasyonuna katılıp Afrin’e gittiğinde de Türk yurdu Telafer’i ve Telafer’deki Türk çocuklarının geleceğini düşünmüştür. Şehit olacağı içine doğmuş ki, arkadaşına o mesajı yazmış.
Musa Özalkanın vasiyetini Türk gençleri iyi okumalı, bunun üzerine çok ciddi düşünmelidir. Şehit Musa Özalkan “şehit olurca devletin bunun için ailesine vereceği para ile Telafer’deki çocuklar için anaokulu, kreş veya kültür merkezi yapılmasını vasiyet ediyor”.
Ailesi de zengin değil amma şehit Musa Özalkan, “bana ödenecek tazminatı Telafer’deki cocukların mutluluğu için harcayın" diyor. Çünkü Musa Özalkan, “Telafer Türkiye sınırları dışında olsa da, orayı Vatan, oradaki çocukları ise kardeş” biliyor. Ve “acı içerisinde olan kardeşe destek olmak her millet evladının bir vazifesidir” diyor.
Şehit Musa Özalkan’ın vasiyetini Türkiye’miz yerine yetirecek. Onun adına Telafer’de eğitim kurumu açacak. Musa Özalkan ismi Telafer’de de yaşayacak. Çünki o, vasiyetinde bunu istemişti. Telaferli çocuklar ve biz, hepimiz onu, her zaman büyük sevgi ve minnetle anacağız. Çünkü o, vasiyetiyle, çoğumuzun içinde uyuyup kalmış olan “Milli düşünce”,”kardeşlik bilinci”, “Vatan şuuru” hasletlerini yeniden uyandırdı. Ve Turana giden yolun sloganlardan değil, gerçek ülkülerden, emellerden geçtiğini gösterdi.
Daha sonra şehit Musa Özalkanı’n Facebook hesabını gördüm. Onun işgalci Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarında, Hocalıda yaptığı soykırımın yıldönümünde yaptığı paylaşıma baktım. Duygulandım. Ve ona seslendim: “Sevgili kardeşim, seni yakından tanımadığım için çok üzgünüm. Seninle hiç karşılaşmamış, tanışmamış olsak da ayni evde büyümüş kardeşler gibiyiz. Bizi sadece kan kardeşliği değil, duygu, düşünce, ülkü kardeşliği de birleştiriyor. Türkiye’ye geldiğimde ilk işim seni yetiştiren aileyi ziyaret etmek ve o asil anne ve babanın ellerinden öpmek olacak. Ve bir gün senin ruhunun dolaştığı Telafer’de mutlaka seni ziyaret edeceğim. Nur içinde yat, yiğit kardeşim, aşkı Vatan için canını verenlerden öğrenen kahraman. Ben de aşkı onlardan öğrendim, kardeşim.
Nur içinde yat, kardeşim. Artık sen de gençlerin öğreneceği kahramanlardan birisin. Türk millet seni hiç bir zaman unutmayacak.”