Irak’ta uzun süredir sistemli bir şekilde devam eden Türkmen katliamı, şimdide Suriye’de tüm vahşetiyle sahnede. Günlerdir acımasızca havadan karadan acımasızca hedef alınıp, hayatta kalma mücadelesi veriyorlar. Yeniden şekil verilen Ortadoğu’da, tek sahipsiz ve çaresiz ne hazindir ki yanı başımızdaki Türkmen kardeşlerimiz…
Türkiye’nin ancak fon müziği anlamı taşıyan “ilgisi” eşliğinde, kalleşçe, kahpece, pervasızca katlediliyorlar. Amerika, Batı konsorsiyumu vuruyor, Peşmerge vuruyor. IŞİD vuruyor. Rusya, Esad vuruyor…
Türkiye seyrediyor!..
Dahası bataklığa saplanan şahsi hezeyan ürünü saplantı, teröre destek mahiyeti taşıdığı iddiasına matuf hareketlerde, Türkmen kardeşlerimiz malzeme olarak kullanılma cüreti dahi sergilenebiliyor.
***
Türkiye bölgede köklü geçmişi, tarihi ve kültürel değerleri ile bariz, en güçlü ülke… Buna rağmen, anlaşılamaz/anlaşılır bir çöküş dönemi cenderesinde kıvranıyoruz. Yüzyıllık hesapların raflardan indirildiği, kan üzerinden yeni sınırlar çizilmek istendiği karanlık günlerde, ülkemizin taşeron konumu taşır girişim ve tavırları, akan kanı daha da büyütürken, en ağır bedeli ödeyen duruma gelindi.
Bu ağır zillet durum, muhakkak ki ta uzaklarda aranan icazet müessesesinin neredeyse meşrulaşmış olmasının büyük vebalidir. Türkiye’yi yönetecek isimler okyanus aşırı ziyaretlerde güç arayabiliyor, pazarlıklar yapabiliyor, daha da vahimi ekser çoğunluk bu çöküşe isyan etmiyor.
***
Her geçen gün daha açık görülmektedir ki nihai hedef Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Milletinin parçalanmasıdır. Türkmen kardeşlerimizin sistemli bir şekilde yok etme düşüncelerinin temelinde de bu kirli niyet artık gizlenememektedir.
İsrail güdümlü Büyük Kürdistan, kantonlarıyla, koridorlarıyla, bölgesel yönetimleriyle imar edilme durumundadır.
***
Türkiye bu kan gölü gelişmelerde istikbaline sahip çıkamayacak kadar acziyet içerisinde savrulurken, Güçlü Devlet oluşunun gereklerinden çok uzaktır.
2005 Yılında Telafer katliamı başlamıştı. Peşmergeler evleri işaretlerken ABD helikopterleri havadan bombalıyordu. Günlerce sokaklarda kalan şehitlerimizi dahi alınmasına izin verilmemiş hayvanlar musallat olmuştu.
Dönemin Dışişleri bakanına Telafer vahşeti sorulduğunda; sırıtarak, “takip ediyoruz” diyebilmişti. Aynı günde Başbakan ise Trabzon’da Türkiye-Gürcistan Milli maçına gitmiş, stada çılgınca alkışlanmıştı. “En Büyük Türkiye” bağırışlarından Devlet olarak büyük ‘onur’ duymuştuk!…
Zaman hızla geçiyor. Şimdilerde Devlet onurunu, en yetkili ağızdan da ifade edildiği gibi, çok odalı sarayımız ve altın varaklı eşyaların ihtişamında arıyoruz. Dışarıdan gelen veya gören ülke yöneticileri ne muhteşem devlet diyeceklermiş…
Biz bu büyük onuru doyasıya yaşarken!..
Türkmen kardeşlerimiz, yanı başımızda bir, bir katlediliyor!
İnsanlığımız, tarihimiz, istikbalimiz katlediliyor!..