Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Önder Aksakal, gerçekleştirdiği basın toplantısında yaşanan gelişmeleri, ülke ve dünya gündemine dair değerlendirmelerde bulundu.
Dün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu hakkında verilen 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası konusu hakkında konuşan DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, “Biz bu filmi 23 yıl önce izlemiştik. Türkiye’de ve bizim gibi ülkelerde siyaset kurumunu yargı eliyle dizayn etmeye alışmış küresel bağlantılı sistemlerin varlığını ilk kez bugün yaşıyor değiliz. Dolayısıyla bugün karşı karşıya kaldığımız manzaranın temel amacının hukuk eliyle siyasi iradeyi tahakküm altına almak olduğu apaçık ortadadır.
Sayın Ekrem İmamoğlu’na geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum, henüz yargılama süreci tamamlanmamıştır, inanıyorum ki bu yanlış ve talihsiz karar İstinaf’tan dönecektir. Yargı kendi saygınlığına sahip çıkacaktır. Ne demişti atalarımız? Yanlış hesap Bağdat’tan döner!”
“İsmailağa Cemaati olarak bilinen bir dinci yapılanmaya yakın olduğu söylenen bir Vakfın kurucusu / yöneticisi olan kişi, 6 yaşındaki öz kızını kendi müridi olan bir kişi ile evlendiriyor ve bu hadise kız reşit oluncaya kadar da baskı ile gizli tutuluyor. Ta ki kız evden kaçıp şikayet edinceye kadar. Bunlara bırakın din adamı demeyi, “insan” demek bile aynı kategoride olmak demektir diyen DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, “Taciz mağduru kız geçtiğimiz Haziran ayında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Savcılığına müracaat ediyor, dosya ancak 30 Ekim’de tamamlanabiliyor ve mevzu Aralık ayında kamuoyu gündemine düşüyor.
Esasen olay gerçekleşeli 18 sene olmuş, Savcılığa intikal edeli 6 ay olmuş, bir insan evladı bunu tespit etmiş ve milletin de devletin de gözüne sokmuş. Bu vesileyle olayın ortaya çıkarılmasında katkısı olan herkese buradan şükranlarımı sunuyorum” dedi.
Önder Aksakal, “Bu vesileyle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanına da uyarıda bulunuyorum, mağdur çocuğun kardeşlerinin de gözetim ve koruma altına alınması büyük önem arz ediyor. Devlet mekanizması içerisinde Anayasal güvence altında bir de din işlerini düzenleyen bir kurum var ki, bu olay üzerine yaptığı açıklamaları en az olayı gerçekleştirenler kadar kişiliksiz! Ne diyor o anlı – şanlı Diyanet İşleri Başkanı; “İslam’a göre, bireylerin hem fiziksel hem de ruhsal olgunluğa erişmeden, aile kurmanın anlam ve sorumluluğunu idrak edecek rüşt yaşına gelmeden evlendirilmeleri söz konusu olamaz.”. Nasıl? süper bir açıklama değil mi? Ne kadar derinlikli ne kadar içimizi rahatlatıcı ne kadar ikna edici!
Tıp biliminin ve yasalarımızın 18 yaş kriteri koymuş olduğu konu ile bağlantılandırarak 6 yaşındaki bir çocuğu evlendirmek cinayettir demeye cesaretiniz yok mu?” ifadelerini kullandı.
Bir de şu hususu dikkatinize çekmek isterim; şarkı söylediği sahnede İmam Hatiplilerle ilgili bir laf etti diye apar topar kodese gönderdiğiniz insanlar varken bu pisliği yapanlar hakkında 27’şer yıl ağır hapis istemiyle iddianame hazırlandı ise bu sapıklar neden tutuklanmaz ve daha da beteri ilk duruşması ta ki 2023 yılının Mayıs ayına verilir? Rahat rahat kaçsınlar diye mi? İfadelerini kullanan DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, “Ama bugün itibariyle toplumsal baskının şiddeti karşısında yapacak bir şeyi kalmayan Mahkeme, duruşma gününü apar-topar 30 Ocak 2023 tarihine çekti. Ama yetmez! Bu cinayeti işleyenler mutlak surette tecrit edilmeli ve tutuklu yargılanmalıdır.”
Ortaya koyduğumuz kaygılar yabana atılacak cinsten değildir diyen Önder Aksakal, sözlerine şunları söyleyerek devam etti:
“Bakınız; 1979’dan bu yana komşumuz İran’da din kurallarına bağlı bir rejim hüküm sürüyor. Birden ne olduysa bir kadının başı açık diye değil, başını uygun şekilde örtmemesi üzerine gözaltına alındıktan sonra yaşamını yitirmesi gerekçe edilerek bütün ülke savaş alanına döndürüldü. Yaklaşık 500 kişi olaylar sırasında öldürüldü, binlerce İranlı gösterici tutuklandı.
İran İslam Cumhuriyeti yeniden “İran İdam Cumhuriyeti” oldu. İnsanları sokak ortasında yağlı urganda sallandırıyorlar. Önceki gün ikinci idam yaşandı, bundan sonrasını kestirmek güç. En az 25 kişinin daha listede olduğu ifade ediliyor. Başka bir sapkınlığın örneğidir bu. Başka bir cinayetin örneğidir.
Oysa lâik, demokratik Cumhuriyet niteliklerine haiz Türkiye iktidarıyla, muhalefetiyle kadınların giyim kuşamlarını özgürleştirme adı altında kapanmalarını zorlayabilecek yolların taşlarını döşüyor. İnsanlar enflasyonun, hayat pahalılığının altında ezilirken, el birliğiyle bu badireden çıkış yollarını aramamız gerekirken bizim Meclisimiz de maalesef işte bunlarla uğraşıyor.”
Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarını sürdürüyor. Dünkü toplantıdan da bir sonuç çıkmadı. Dolayısıyla çalışanların gözü kulağı komisyondan çıkacak kararda. Değişik vesilelerle vurgu yaptığımız gibi yeteneksiz Ekonomi yönetimi ile üretim stratejilerini kurgulayamayan Tarım ve Hayvancılık yöneticileri olduğu müddetçe bu sıkıntılar devam edecektir. Kimse aksini beklemesin diyen DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, “Sosyalist işçi sendikalarının bile 13 bin liraya razı olduğu bir ekonomik yapıdan sınırsız huzur, sonsuz mutluluk ve kaygısız bir gelecek kurgulamak sadece hayalden ibarettir. Tabii sosyalist olmayan işçi sendikasının 7.785 lirayı pazarlığın ilk basamağı saydığı masadan ne bekleneceğini de kamuoyunun takdirlerine bırakıyorum.” dedi.
DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, sözlerine şunları söyleyerek devam etti:
“2023 yılı daha bugünden zorlu geçecek gibi görünüyor. Hem seçimlerin yapılacağı bir yıl olması, hem de küresel ekonomik sistemin genel bir resesyona evrilme eğilimi, ister istemez akıllara 1929 ekonomik krizi dönemini getiriyor ki bunun neticesinin bir dünya savaşını tetiklediği herkesçe malum.
Bugün de aynı tehlike ile karşı karşıyayız. Ukrayna / Rusya savaşının belirsiz bir süre daha devam edeceği, Amerika’nın özellikle Ege’de bir oldu bitti yaratma stratejileri, güney sınırlarımızda terör örgütlerine olan desteğini kesmek bir yana daha da sahiplenir durumda olması bu ihtimalleri güçlendiren faktörler olarak karşımızda duruyor.
Bütün bunların yanında Haziran ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinin dayattığı koşullarda hem Asgari Ücretin belirlenmesi, hem de EYT mağdurlarının sorunlarına çözüm bulma mecburiyeti sorunu daha da zorlaştırmaya yetiyor.”
Gündemde olan başörtü yasa teklifi için de konuşan Önder Aksakal, şunları söyledi:
“Dikkat ederseniz, Sayın Cumhurbaşkanının Suriye toprakları üzerinde konuşlanmış terör örgütlerine yönelik kara harekatı açıklamasından bu yana ülkemizdeki Suriyeliler mevzuu neredeyse gündemden düşürüldü. Şimdi başörtü yasa teklifine karşı Cumhurbaşkanı tarafından gündeme getirilen Anayasa değişikliği teklifinin Meclise getirilmiş olması konusu konuşulacak ve olası bir referandum durumunda seçimlerin erken bir tarihte yapılacağını gözden uzak tutmamak gerekiyor.
Söz konusu Anayasa değişikliği kanunu 360 ve üzerinde bir oyla kabul edilse de 400 sayısını geçse de bir referandum yaşanacağı aşikar. Zira Sayın Cumhurbaşkanı bu husustaki görüşünü açıklarken mutlak surette halka soracaklarını da beyan etmişti. Bunun asıl gerekçesi de gündemde olan 3. kez adaylık konusundaki tartışmalara da bir son vermek olacaktır” ifadelerini kullandı.
İktidar kanadının 360 milletvekili oyuna ulaşması konusunda herhangi bir sıkıntı görünmüyor. Tasarının kanunlaştığı tarihten itibaren en geç 75. gün hem referandumun hem de Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimleri için sandığın kurulacağı gündür.”
DSP yerli ve milli politikaların merkezidir. Programımızın hiçbir satırında ecnebi görüşü ve önerisi yoktur. Dolayısıyla bir taraftan Atatürkçü diğer taraftan da emperyalist ekonomi politikaların teorisyenlerinden akıl alma girişimi akıl almaz bir çelişkidir. Onun için sosyal demokrasi adı verilen siyasi yapılanmanın solculuk kıyafeti giydirilmiş kapitalizm olduğunun en bariz örneğiyle karşı karşıyayız ifadelerini kullanan Aksakal, sözlerini şunları diyerek tamamladı:
“Dün yaşanan hukuk garabeti içeren kararlar sonrasında yaşanacak gelişmeleri de yakından izlemek kaydıyla şu husus da eklemek gerekirse, biz Amerika’nın gönderdiği Türk asıllıdan en büyük darbeyi yemişiz, bir de bunun Yahudi’sini, Ermeni’sini düşünmek bile istemiyorum. Ayrıca şunu da çok net bir dille ifade etmek isterim ki; hiç kimse bu düşüncemizi “ırkçılıkla” yaftalamaya kalkışmasın!”