Fransız Mareşali Vauban, aynen şöyle diyor: Halkını seven bir hükümdar için, halkının ne durumda olduğunu kesinlikle bilmekten daha zorunlu bir şey yoktur… Burada önemli olan halkın sadece neye ihtiyaç duyduğu değil; aynı zamanda yarın neye ihtiyaç duyabileceğidir… Hükümdarın gerçek zenginliği toprak varlığıyla değil, kendisine bağlı insanların sayısıyla ölçülür.
Halkın ne durumda olduğu, neye ihtiyacı olabileceği ile ilgilenen yönetimler halka ve onun ihtiyaçlarını karşılamaya dayalı bir yönetim kurarlar. Hükümdar ya da rejimleri güçlü kılan ona bağlı insanlardır.
İnsanların aleyhine işleyen bir düzeni kuran, savunan ve yaşatmaya çalışanlar halkın değil, ancak güç odaklarının iktidarları olabilir.
Türkiye’de son bir ay içinde yaşananlara bakınca ülkede halkın aleyhine işleyen bir düzenin var olduğu görülür. Türk halkı aleyhine yabancılar lehine işleyen bu düzeni kurgulayanların amacı açıktır!
İktidar, yeni ihtiyaç, şart ve ortamlar yaratarak halkın elinde, avucunda ne varsa onu almaya çalışan bir soyguncu gibi davranıyor. AKP yasalarla soygun dönemini başlatmış bulunuyor.
Yasalar, halkın değil uluslararası sistemin ve AKP iktidarının ihtiyaçları için çıkarıldığı intibaını veriyor. Son birkaç ayda çıkarılan yasalar göz önüne alındığında yukarıda ifade edilen yargının nedenleri anlaşılacaktır!
Aniden gündeme getirilen ve neredeyse bir ay içinde yasalaşan 4’lük eğitim sisteminin vatandaş için üreteceği sonuçlar ise daha vahimdir. Yeni sistemle müfredattan öğretmene, fiziki mekândan binaya, tablet bilgisayardan kitaba her şeye ihtiyaç duyan bir yapı meydana getirildi. Eğitim sisteminin vatandaşa maliyeti manevi tarafı bir yana, maddi yönden kaldırılır gibi olmayacağı kısa zamanda ortaya çıkacaktır.
Milli Eğitim’in milyon dolarlık tablet bilgisayar ihalelerinin Kamu İhale Kapsamı dışına çıkarılması ise yasal yolsuzluk dönemini açmıştır.
Yabancılara mülk satışında mütekabiliyet (karşılıklılık) şartını kaldıran Tapu Kanunu’nda değişiklik öngören kanun tasarısı da yasalaştı. Yasaya göre yabancı gerçek kişilerin mevcut durumda edinebilecekleri 2,5 hektarlık alan 30 hektara yükseltildi. Bakanlar Kurulu bu miktarı iki katı artırabilecek. Mevcut Tapu Kanunu’nda yabancıların sadece “işyeri ve konut” alabileceğine yönelik sınırlaması kaldırılacak. Böylece yabancılar Türkiye’de tarım arazisi de satın alabilecek. Yeni tasarı tüm ülkelerle karşılıklılık ilkesini kaldırıyor. Yani bir ülke, Türk vatandaşlarına kendi sınırları içerisinde toprak satmayı yasaklamış olsa bile, o ülke vatandaşları Türkiye’de toprak satın alabilecek…
Yine geçtiğimiz hafta içerisinde orman vasfını kaybeden arazilerin satışı ili ilgili bir tasarı da yasalaştı. Uygulamayla ilgili olarak, halkın yeni çıkan bu orman yasası karşısındaki durumu da sanıldığı gibi olumlu değildir. Fakir, fukara, garip ve gurebanın orman vasfını kaybetmiş arazi için öngörülen %70’lik bedeli ödeyecek mecali var mıdır? Görülecektir ki; rant için fırsat kollayan spekülatörler dışında bu yasanın halka maliyetinin ne olacağını önümüzdeki günler ortaya koyacaktır.
Yabancıya toprak satışı, yabancıdan tablet bilgisayar alışı, yabancıya ihale veriş derken, getirilen sistemin amacı ortaya çıkmış oluyor!
Vatandaş ise iktidar tarafından; Devlet eliyle tiyatro olur mu, söylemleri, darbeleri araştırma komisyonu toplantıları, milli bayramları formaliteye indirgeyen yönetmelikler, Yeni Anayasa, 28 Şubat yargılamaları, Başkanlık sistemi tartışmalarıyla uyutuluyor!
AK Parti, gündem terörü yaratarak millete karşı psikolojik harekât yürütüyor. Böylece milletin geleceği bakımından hayati önemdeki değişikliklerin kamuoyu tarafından yeterince algılanmasını önlemiş oluyor.
İktidar, onca uyuyanın yanında ciddi sayıda uyumayan bir kitlenin Türkiye’de hâlâ var olduğunu anladığı zaman ise çok geç kalmış olacaktır!