Nazım Peker tarafından kaleme alınan bu eleştirel köşe yazısı, Dünya Katoliklerinin lideri Papa 14. Leo’nun Türkiye ziyaretinin perde arkasındaki niyetleri ve olası sonuçlarını irdelemektedir. Yazar, üst düzey yabancı konukların Anıtkabir’i ziyaret etmesini onur verici bulmakla birlikte, ziyaretin görünüşteki nezaketin ötesinde, Türk egemenliğini hiçe sayan eylemler içerdiğini savunmaktadır. Bu endişeler, Papa’nın Hristiyanlığı yayma görevini belirten “Apostolik” sıfatını kullanması ve Türkiye’nin iç işlerine müdahale olarak görülen Fener Rum Patriği için “Ekümenik” unvanını kullanmasıyla somutlaşır. Makale, 1700 yıl aradan sonra İznik’te Ayin ve Konsil düzenlenmesi girişiminin Lozan Anlaşması’nın sınırlarını aşan büyük bir hadsizlik olduğunu ve Patrikhane’ye Vatikan benzeri yetkiler verilmesinin önünü açacağını belirtmektedir. Peker, bu duruma sessiz kalan mevcut iktidarı, çeşitli tarikatları ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nı (DİB) sertçe kınayarak yaşananları tarihi bir kırılma olarak tanımlamaktadır.
Sevgili okurlarım, değerli takipçilerim.
Başarılı olmanın ve ayakta kalmanın ölçütleri vardır; araştırmak, irdelemek, şüpheyle yaklaşmak ve bakmak.
Papa 14. Leo’nun Türkiye ziyaretine de böyle bakmalıyız. Leo’yu kim davet etti ya da Leo’mu istedi bu ziyareti?
Öncelikle şunu belirtmeliyim ve hakkını vermeliyim ki; ülkemizi üst düzey yabancı konukların, devlet adamlarının, bilim insanlarının gelmesi ve ziyaret etmesi; hele hele de ayaklarının tozuyla öncelikle de ANIT KABRİ ziyaret etmeleri ve bu ülkenin kurucu önderine saygılarını göstermesi, onur vericidir.
Dünya Katoliklerinin lideri Vatikan Devleti’nin başkanı sıfatıyla Papa 14. Leo’da aynı şeyi yaparak, görünüşte büyük bir nezaket ve saygı göstermiştir.
Mehmetçiğimizi “Merhaba asker” diye selamlaması da ayrı bir incelik ve saygı idi.
Bunlara eyvallah. Normal olmayan bir şey yok.
İsterdim ki ziyaret bununla sınırlı kalsın, Türk kebabını yesin, Türk lokumunun tadına baksın, iyi dileklerini belirtip ülkesine dönsün.
Bizlerin kafasını karıştıran ve normal olmayan şeylere gelince:
Konuk olarak geldiği bir ülkede, Hristiyanlığı yaymakla görevli olduğunu gösteren “APOSTOLİK” sıfatının kullanıp, MİSYONERLİK yapıyor olması. (İsa’nın on iki havarisi ile ilişkili anlamına gelir. Bir havari tarafından kurulmuş olan kiliselere verilen sıfattır. İlkel kilisenin yaşamını ve disiplinini, iffet ve yoksulluk ilkelerine harfiyen uyarak yeniden tesis etmeye çalışan çeşitli Hıristiyan mezheplerinden herhangi birinin üyesi. )
Türkiye ve Türkler için iyi niyet beslemeyen Fener Rum Patriği için “EKÜMENİK” sıfatının kullanıyor olması.
Atamız Osmanlı’nın, Cumhuriyetin kurucusu önderlerin ve Atatürk’ün asla müsaade etmediği İznik’te; 1700 yıl sonra hem de 28 Kasım CUMA günü ilk kez AYİN ve KONSİL toplayacak olması.
Her alanda cevval kalem söylemlerde bulunan onca cemaat ve tarikatın, DİB’in hiç ses çıkarmıyor olması.
Ne hazin değil mi?
Sevgili okurlarım! Köyde çoban olmam gerekirken Cumhuriyet sayesinde okuyup eğitimci olan ben, bu ziyarete şüphe ile bakanlardan/ bakmaya çalışanlardanım.
Papa’nın bu yaptıkları, büyük bir hadsizliktir.
Egemenlik haklarımızı hiçe saymaktır,
Lozan’ın sınırlarını aşarak; Fener Rum Patrikhanesi’ne Vatikan vari yetkiler verilmesinin önünü açmaktır.
Bunlar asla kabul edilemez.
Fener Rum Patrikhanesi’nin kapatılma öyküsünü lütfen bir araştırınız.
Öyle sanıyorum ki geliş amacı belli olan Leo’nun, ecdadımızın kemiklerini sızlatarak Trump’ın ricasıyla bu fırsatı veren ve bu kapıyı açan iktidarı, bu kapının açılmasına sessiz kalan tarikat, cemaat, DİB ve TV’lerde İslam anlattığını sanan cümle dinbazları da kınıyorum.
Yazıklar olsun.
Sam Amca’nın ricasıyla APO’yu ziyaret ettik. Cuma günüde tarihi bir garabete şahit olduk.
Sırada neler var söyler misiniz?
Rica ediyorum, lütfen okuyunuz. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ne anlatıyor?
Esen kalınız.