Atsız Burucu
Atsız Burucu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Türklükten Cumhuriyete: Uyanışın İki Yüzü

Türklükten Cumhuriyete: Uyanışın İki Yüzü

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bu makale, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki rolünü ve Türklük bilincinin yeniden uyanışını konu almaktadır. Yazar, Atatürk’ün en büyük eserinin yalnızca Cumhuriyet değil, aynı zamanda Türklük kimliğini ulusa yeniden hatırlatması olduğunu öne sürmektedir. Metin, Cumhuriyet’i bir yönetim biçiminden öte, yüzyıllardır unutturulmuş olan ulusal benliğin ve kendi kaderini tayin etme iradesinin siyasal ifadesi olarak görmektedir. Sonuç olarak, metin Cumhuriyet’in zihinsel bağımsızlığın bir devrimi olduğunu ve Türk milletine bir özsaygı armağan ettiğini vurgulamaktadır.

Bir milletin kaderi, önce hatırlamakla değişir.

Atatürk’ü her geçen gün biraz daha iyi anlıyoruz. Her gün biraz daha derin bir hayranlıkla görüyoruz ki, O’nun en büyük eseri yalnızca Cumhuriyet değil; bize unutturulmuş Türklüğümüzü yeniden hatırlatmasıdır. Çünkü bir milletin kimliği silinirse, hiçbir yönetim biçimi onu kurtaramaz. Atatürk, bu gerçeği en iyi bilen liderdi: “Türk milleti, tarihini bilen, özüne güvenen bir millet olmadıkça özgür olamaz.”

Yüzyıllar boyunca başka kültürlerin gölgesinde bırakılan Türk kimliği, O’nun önderliğinde yeniden dirildi. Türklük, sadece bir soyun değil, bir bilinç haline geldi. Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene” sözü, bir etnik tanım değil; bir farkındalık cümlesidir.

Bu cümlede bir milletin gururu, direnci ve kendiyle barışması saklıdır.

Bir zamanlar başkalarının tarihini dinleyen bir halk, kendi tarihini yazmaya başladı.

Türklük, işte bu uyanıştır: unutturulandan hatırlanana, edilgenden özgüre geçiştir.

Bu bilinç uyanışı, Cumhuriyet’le taçlandı. Çünkü Cumhuriyet, Türklüğün yeniden doğuşunun siyasal ifadesidir.

Cumhuriyet sadece bir yönetim biçimi değildir; bir halkın kendi benliğini yönetme kararıdır.

Karanlıktan çıkan bir toplumun, “Artık kendi kaderimi ben belirlerim” deyişidir.

Psikolojik olarak bu, toplumsal olgunlaşmanın dönüm noktasıdır.

Nasıl ki bir birey kendi kimliğini fark ettiğinde olgunlaşırsa, bir millet de kendi sesini duyduğunda özgürleşir.

Cumhuriyet, işte bu sesin yükseldiği andır:

Ben”in ötesinde “biz” demenin, ortak bir vicdan yaratmanın anıdır.

Atatürk, halkına yalnızca bir rejim değil, bir özsaygı armağan etti.

Bağımlılıktan iradeye, korkudan öz değere geçişin yolunu açtı.

 

Bugün Cumhuriyet, her kuşakta yeniden inşa edilmesi gereken bir bilinç devrimidir.

Her 29 Ekim, geçmişe dönük bir kutlama değil; zihinsel bağımsızlığın bir yenilenme günüdür.

Her 10 Kasım ise, Atatürk’le yeniden dirilmenin adıdır.

Bir yas günü değil, bir uyanış günüdür.

Ve Cumhuriyet, Türklük bilincinin sürmekte olan yankısıdır.

Ve o yankı, bugün hâlâ bize şunu fısıldar:

Unutma kim olduğunu, çünkü seni özgür kılan budur.”

Ne mutlu Atatürk’ün askeri olana. Onun başbuğluğunda yeniden Ordu olana.

 

Ne mutlu Türküm diyene!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.