Bu makale, Avukat Özcan Pehlivanoğlu tarafından kaleme alınmış olup, Türkiye’deki hukuk sisteminin mevcut durumunu “kakofonik hukuk” terimiyle eleştirmektedir. Yazar, uyumsuzluk ve karmaşa anlamına gelen kakofoni kelimesini, adaletin temel kuralı olan kanunlar önünde eşitlik ilkesinin askıya alındığı ve vatandaşların kafasının karıştığı Türk hukuku bağlamında kullanmaktadır. Metin, birden fazla hukuk uygulamasının varlığı, yargı organları arasındaki görev ve yetki karmaşası ve yargı bağımsızlığı tartışmaları nedeniyle yaşanan karamsarlığı vurgulamaktadır. Yazar, yargı üzerindeki siyasi baskıya son verilmesi ve hukukun üstünlüğünün yeniden tesis edilmesi çağrısında bulunarak, hukuk camiasının sorumluluk alması ve ülkenin mevcut durumu süratle senfoniye, yani uyuma, çevrilmesi gerektiğini ifade etmektedir.
Kakofoni temel olarak uyumsuzluğu ifade eder. Göze, kulağa ve akla uygun gelmeyen anlamına gelir. Bir karmaşa olma durumudur.
Hukuk ise insanın insanla, insanın toplumla ilişkilerini düzenler. Toplumun temeli hukuk biliminin varlığı ve uygulamaları ile güçlü veya zayıftır.
Şimdi Türkiye’de bu iki kelimeyi bir araya getirerek bariz bir şekilde uyumsuzluğu ve zayıflığı ifade eden “kakofonik hukuk” deyimini kullanabiliriz.
Türkiye’de vatandaşın hukuk açısından kafası çok karışıktır. Ancak hukuk açısından yaşanan gelişmelerin, ülke için iyi neticeler vermeyeceği hepimizin ortak kanaatidir.
Birden fazla hukuk uygulamaları ve yargı organlarının yetki ve görev karmaşası, yargının bağımsızlığı tartışmaları hepimizi karamsarlığa itmektedir.
Anayasa’da temel kural olan “vatandaşların kanunlar karşısında eşitliği” prensibi adeta rafa kaldırılmıştır.
Yargıtay‘ın ilgili dairelerinin açıklamaları ve Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararların herkesin kendine yarayacak şekilde tartışmaya açılması bu ülkenin nereye gittiği sorusunu bize sordurmaktadır.
Devletin temeli adalettir. Adalet yoksa devlet yok demektir. Devlet yok ise bu toplumu bir arada tutamazsınız ve dağılır gidersiniz!
Bu halin nelere mal olacağını insanımız maalesef bilmiyor ve bilmediği içinde anlamıyor…
Yasama organı yani halk adına görev yapan TBMM her şeyi doğru yapacak demek değildir ve Anayasa Mahkemesi TBMM’de alınan kararların Anayasa uygunluğunu Türk Milleti adına denetlemekle görevlidir.

Şimdi birileri kendi oyunlarını yargı üzerinden götürmeye ve amaçları uğrunda yargıyı kullanmaya çalışıyor. Bu sonu felaketle sonuçlanacak çok tehlikeli bir durumdur.
Siyasi iktidar sahiplerine seslenmek isterim ki, yargının üzerinden elinizi çekiniz ve bu ülkede hukukun üstünlüğünü tesis ediniz. Yoksa bir bumerang etkisi ile karşılaşmanız yüksek bir olasılıktır.
Şunu da eklemek gerekiyor; yargı mensupları da dahil olmak üzere tüm hukuk insanları, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı için tavırlı olmak zorundadır…
Mahkemeler görev ve yetki alanlarına bağlı olarak hareket etmelidir. Hiçbir yargı organı görev ve yetki alanına girdiği halde “bu benim yetki ve görev alanımda değildir” diyemez.
O nedenle hukuk insanları giydikleri cübbenin hakkını vermelidir!
Artık bu ülkenin ve Türk Milletinin, hukuk ve yargı uygulamaları da dahil olmak üzere hiçbir yanlışa tahammülü yoktur.
Onun için uyumsuzluk demek olan kakofoniyi süratle uyum demek olan senfoniye çevirmek zorunluluğumuz vardır.
Hepimiz hukuktan, adil ve bağımsız bir yargıdan yana olmalıyız.
Ama üzülerek görüyorum ki, Atatürk’ün emaneti Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak isteyenler hukuka ve yargıya el atmış durumdadır.
Bu nedenle bir “hukuk devrimi“ne ihtiyaç her geçen gün daha da artmaktadır.
Gelişmeleri bu açıdan dikkatle takip etmeliyiz.![]()