Dünyanın yöneteni insandır. İnsan diğer varlıkları istediği gibi kullanır. Örneğin insan bitkilerden peçete yapar, elini-ağzını peçeteyle sildikten sonra kaldırıp atar. İnsan aklını kullanmaz ise malzeme (peçete) olur, kullanıldıktan sonra atılır. Bu durum seçilmişler ve yöneticiler için de geçerlidir. Öyle ise insanlar ve yöneticiler malzeme/peçete olmamalıdır. Peçete olanlarda onur kalmaz.
İtilaf Devletleri bugünkü Türkiye’nin üzerinde 4-5 devletçiğin kurulması için çok uğraştılar ama başaramadılar. Bunun nedenlerinden biri, o günkü öncülerimizin siyasi taassup, para, şöhret, yabancılara hizmet gibi huylarının olmamasıdır. O yıllarda ayrılıkçı Kürtçülük vardı ama kamu vicdanı ve Mustafa Kemal buna fırsat vermedi.
1980’lerden sonra esaslardan sapma sürecine girdik. Bunun ilk sorumlusu halk değil; iktidar ve muhalefetiyle politikacılardır. Geldiğimiz bugün de politikacılar Türkiye’yi çok yönlü kirletmeye, halkı bölmeye başladılar. Örnekler vereyim.
HADEP-DEM çizgisindeki Kürtçü partilerin kurucu ve yöneticileri: “Kürtlere özgürlük, Kürt hakları, Özerk Kürdistan” çıkışlarıyla, yurttaşlarımızı ayrıştırıyor, devlete karşı kışkırtıyorlar. Diğer partilerin (iktidar yahut muhalefet) yöneticileri bunu yapmıyorlar ama öngörüsüzlük, bilgisizlik, yetersizlik, T.C. ve Atatürk karşıtlığı gibi zaafları yüzünden Türkiye’ye zarar, bölücülere moral veriyorlar. Bakın nasıl:
Recep Erdoğan, “Türkiye Cumhuriyeti katı bir üniter anlayışa sahip olmuştur. Türkiye Osmanlı eyaletler sistemine benzer bir şey yapılabilir. Kürtlerin bağımsız bir yapıyı kurma kudreti varsa kurarlar” diyor.[1] Gücü olan bağımsız olsun öyle mi?
Erdoğan’ın Baş Danışmanı Adnan Tanrıverdi Kürtler ve Kürtçe ile ilgili olarak: “Kürtlerin ve diğer etnik grupların kendi dillerini konuşma ve kendi dilinde eğitim yapma imkânı anayasa ile koruma altına alınmalıdır” diyor.[2] Emredersin Adnan!
Başbakan Ahmet Davutoğlu, İskilipli Atıf Hoca ile seyit Rıza arasındaki bağa dikkat çekiyor; “Bundan sonra devletin resmî ideolojisi diye bir şeyin olmayacağını” söylüyor[3], Bunun bir başka ifadesi T.C. çöp sepetine atılsın demektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 30 Ekim 2024 günü AKP grubunda konuşurken: “Devlet herkesin devleti olmalı, herkesi eşit kucaklamalı” diyor. T.C. Devleti tüm yurttaşlarına eşit haklar vermiyor mu?
DEM milletvekilleri hep: “Kürdistan, Kürdistan sömürge değil” gibi ifadeleri kullanıyorlar, Kürt kimliğinin tanınmasını istiyorlar. Türkiye’de ikinci bir devlet yahut devletçikler mi kurulsun?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Abdullah Öcalan’ı Meclis’e çağırıyor, “Gelsin konuşsun, terörü bitirsin” diyor. Ne müthiş bir zekâ ve devlet aklı.
CHP genel Başkanı Özgür Özel, 23 Kasım 2024 günü Diyarbakır’da: “Kürtlerin sorunları, Kürtler sorunlarımız kalmadı diyene kadar vardır ve çözülmesi gerekir” diye bağırıyor. Bu çek harcamakla bitmez ama Türkiye Cumhuriyeti’ni bitirir.
İktidar ve muhalefetin milletvekili ve başkanlarına, Türkiye’yi yönetenlere bakın; oy almak için her şeyi söylüyorlar ama el, dil ve ayaklarını bağlatıyorlar.
***
Dünyanın yöneteni insandır. İnsan diğer varlıkları istediği gibi kullanır. Örneğin insan bitkilerden peçete yapar, elini-ağzını peçeteyle sildikten sonra kaldırıp atar.
İnsan aklını kullanmaz ise malzeme (peçete) olur, kullanıldıktan sonra atılır. Bu durum seçilmişler ve yöneticiler için de geçerlidir. Öyle ise insanlar ve yöneticiler malzeme/peçete olmamalıdır. Peçete olanlarda onur kalmaz.
Türkiye’deki bazı seçilmiş ve yöneticilerin konumlarını kaybettikleri seziliyor. Bu duruma düşmek istemeyenler beyin, göz ve kulak muayenesi yaptırırlarsa; hem kendileri hem T.C. ve Türk milleti için yararlı olur.
[1] Metin Sever-Cem Dizdar; 2. Cumhuriyet Tartışmaları, s. 420, 422, 423. Başak Yayını, Ankara 1993
[2] Yeniçağ gazetesi, 18.08.2016
[3] Yeni Şafak gazetesi, 24.11.2014