Şimdi efendim, beklenmedik bir durum karşısında “hadi bakalım, şimdi ne yapacağız?” anlamında söylenen bir ifadedir, “Öp babanın elini.”
Güzel Türkçemiz deyim ve anlam zengini bir lisan…
Buna rağmen, argo ile yetinmeyen bizler Türkçe-İngilizce karışımlar icat ettik. Güzel Türkçemize de neler etmedik neler…
Yes abi diyenler…Ben okeyim diyenler…Date’m var diyenler arttıkça, “Öp babanın elini” dememek mümkün değil.
Yine anlamayacaklar…
Ne mi diyecekler? Kimin elini öpeceğim, babamın elini mi? Babam sizlere ömür abi…
Eli öpülecek, elini öpecek bir babamız vardı. Gerçekten babaydı hani…
Baba lakabı bir adama ancak bu kadar yakışırdı.
Kime mi?
Rahmetli Süleyman Demirel’e elbette…
*****
Ailesi delikanlıyı evlendirecek. Ana beğenmiş bir kızı, varmışlar istemişler. Kız babası bir hayli ahiret sorusu sorduktan sonra, dönmüş kızına, sen ne dersin kızım?
Kız sen bilirsin baba demiş eğmiş başını.
Kayınpeder uzatmış elini damat adayına doğru. Delikanlının anası, duraksayan oğluna…Oğlum demiş, öp babanın elini… Öp babanın elini dediğimiz çok hal var aslında.
Adamın işi gücü rast gitmemiş. İflasın eşiğine gelmiş.
Ne mi demişler? Öp babanın elini, ne olacak şimdi?
Dinleyenlerden bazıları, gitsin babasının öpsün elini demiş, üç güne kalmaz yeniden açar dükkanını. Bir başkası için, kayınpederinin bir elini bıraktı, diğerini öptü, öp babanın elini diyenleri utandırdı.
El öpmekle dudak aşınmaz gibi sözlere de sahibiz aslında…Bu sözler ya kinaye olarak söylenir ya da gereği neyse o olmalı babında…Öpecek el mi kaldı ağabey diyenlere ise verecek cevabımız yok…Yine de öp babanın elini çok daha değişik bir deyim…
İçinden çıkılması bir hayli müşkülatlı hal ve ahvaller içerisindeyiz…Tıpkı, Cemal Safi’nin “imkânsız” şarkısı gibi…
*****
Hafta sonu aralık ayına merhaba diyeceğiz…Aralık, kış mevsiminden soğuk bir ay…Adı gibi soğuk nevale…Millet geçirir havale…Zamlar gamsız, enflasyon arsız… Bize kaldı ihale…
Biz kim miyiz?
Emekli, asgari ücretli, atanamayanlar, işsizler, barınma derdini çözme imkânı olmayan eğitimini askıya alan öğrenciler, kepengini kapatan esnaflar, ürününü satamayan çiftçiler hasılı sen, ben, hepimiz…
Öp babanın elini denilenlerin tamamı…
Aralık, emekliler yılı da ilan edilen 2024 yılının son günlerine damgasını vuracak olan ay…
Bakalım giderayak yine neler yapacak…Müjde goygoyları bu ayın şanından…Hem öyle bir şanından ki, öp babanın elini cümlesini hak eden bir havada…
Üç aralıktan sonra şenlikli günler başlıyor.…
Elimizde kaldı bir veri…Millet kaldı bir kemik bir deri…
Ocak verisi açıklanıncaya kadar da bir de bakmışsınız yıl bitmiş, yeni bir yıla merhaba denmiş, zamlar vergilerle öp babanın elini denircesine uyanılmış ocak ayının ilk gününe…
Bazılarına göre, bitsin artık 2024 abi, nasıl her sabah taze bir başlangıçsa, bakarsın yeni bir yıl, taptaze başlangıçlara neden olacak aylara ve günlere neden sahne olmasın…
*****
Garibim aralık, yılın en son ayı olmak onu yılın beklentilerle dolu ayı haline getiriyor. İlk gününden son gününe kadar umutların kıpır kıpır olduğu bir ay. Çünkü, şu ana kadar öp babanın elini diye diye geldik…
Rakamlar, veriler, tahminler, beklentiler, olması gerekenler lakin gerçekleşmeyenler…Aralık ve hayat sürprizlerle doludur diyenlerde yok değil…
Yine neler mi denecek?
Hiç beklemiyorduk…Aklımızın ucundan bile geçmemişti…Hayal kırıklığına uğradık…İnsanlar sevindirik oldu…
Hadi canım…yanlış duymadım değil mi? Yüzde kaç olmuş dedin?
Yandık desene…Daha elimize geçmeden, fiyatlar uçacak.
Keşke, iki ay hiçbir şeye zam yok deseler de Kanada benzeri iki ay da biz rahat nefes alsak…
Nerde o günler?
Bizde her ne olursa olsun, öp babanın elini misali…
*****
Ziya Paşa merhum ne diyordu;
“Bî-baht olanın bağına bir katresi düşmez / Bârân yerine dürr’ü güher yağsa semâdan.”
Gökyüzünden yağmur yerine inci ve mücevher yağsa talihsiz olanın bahçesine bir damlası bile düşmez.
Tuhaf bir bahtsızlık, tuhaf bir şansızlık var üzerimizde…
Piyango alsak amorti vurmaz. Lotonun totonun rakamları semtimize uğramaz. İş başvurusu pas geçer, atamalar da mülakat zede olmak gelip bizi seçer. 2024 yılının en talihsizi, en yüzü gülmeyeni benim diyen vatandaş “öp babanın elini” dışında daha başka ne diyebilir?
*****
Gündem denen karıştırıcı, insanların cep delik cepken delik halini dile getirmesinin önünde en büyük engel. Enflasyon, hayat pahalılığı, açlık, yokluk, yoksulluk konuşulsun istemiyor.
Aralık gelmiş, kök maaş, asgari ücret, emekli maaşları, refah payı, seyyanen beklentileri ne kadar çok perdelenirse o kadar iyi derdinde…
Gündem her değiştiğinde, neden hep öp babanın elini halini yaşıyoruz?
Gündem, olması gereken güncellemeleri yapmamak için neler buluyor neler. Kim bilir daha neler bulacak, neler söyleyecek?
Gündem bu…Müjdeli haberlerin arifesindeyiz diyecek, yine hiç kimseyi, hiçbir kesimi enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz kelamlarıyla örtüşen rakamlara yer verecek…
Emekli, asgari ücretli ne oldu, maaşım ne kadar arttı diye hesap kitap yapacak…
Sonra bir de bakacak ki, 2024 bitmiş, 2025 gelmiş…
Sefa gelmiş, hoş gelmiş, öp babanın elini demiş demesine de kime demiş, niye demiş, bize mi demiş?
Ben kısırdöngü diye buna derim diyenlere gelinde hak vermeyin…
Çünkü; Eli öpülen, elini öptüren, elimi ben yaşadıkça öpüp dursunlar derdinde…Elini öptüm diye havalara girenlerin, havalara uçanların, değişik mana ve anlam yükleyenlerin durumları da akıllara ziyan…
*****
Bizde büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpülür. El öpmeye; saygıdandır, sevgidendir, edebe ve adaba uygundur, alçakgönüllülüktür, gönül almaktır, hatır saymaktır diye bakanlarımız pek çoktur.
Lakin, işin mecaz kısmından kapak kaldırmaya başladığınızda işin rengi değişir.
İşler aksamaya, engeller çoğalmaya, çıkmaz sokaklarda nafile turlar atılmaya, kapılar duvar olmaya, telefonlar da yok dedirtmeler tavan yapmaya başladığında, öp babanın elini cümlesinin ne anlama geldiğini bilmeyen kalmaz, kalmasına da… Üsküdar da sabah olur bu arada…