Mehmet Özkendirci
Mehmet Özkendirci

Zindan

featured

Bıktım be yuvarlak dünyada dört duvar arasında yaşamaktan!

Ne zor şeymiş yokluğunda nefes almak

Yaşıyor gibi yaşamak

Ah be dostum çok erken gittin

Daha beni yiyecektin

Şimdi ben kime söyleyeceğim küfürlerimi şiirlerimi

Aynur’un küçücük ellerini

Bazen onunla Güzel Marmara şarabı içerdim

Kâfirin kızı bana mısın demez

Ben içerken sızardım

Sonra şarabın hakkını vermediğime kızardım

Burada saatler hep aynı

Hepsi de gece yarısı

Gündüzler çöl sıcağı

Geceler kutup ayazı

Rüyalarım bile prangalıydı sanki

Dün ilk kez annem ziyaretime geldi

Parmak köfte ve karnıyarıkla

Yemesem bile kokusu yetti

Sonra bir elinde balık yağı diğerinde portakal suyuyla babam geldi

Bu defa para almadan içtim

Sanki cennet şarabı gibi geldi.

Tekrar çektim geceyi üzerime

Bekledim gün doğmaz odama gelirler diye

Kimse gelmedi.

Sahi benim bir sevdiğim yok muydu?

Yoksa hayallerim kadar çok muydu?

Of of yine efkârlandım bir sigara yakacağım

İyi de ben sigara sevmem ki

Nasıl efkâr dağıtacağım.

Şimdi kafama taktığım şeye bak

Yaşamadıklarımız yaşadıklarımızdan fazla olunca

Yıllar nasıl hesaplanır acaba?

Bıktım sessiz nefessiz en çokta kimsesiz yaşamaktan

Oysa isteklerim çok şeyler değildi…

Mesela sol avucumdan taşan bir avuç gökyüzü tavanda ki çatlaktan

Rengârenk bulutlar arasında gökkuşağının sekizinci rengi olsam

Sonra bir uçurtmanın kuyruğuna takılıp uçsam uçsam uçsam

Yere hiç konmasam

Sağ avucuma da bir bahçe sığdırsam duvarda ki delikten

Avuç avuç sular içsem önümde i nehirden…

Tüm meyveler dallarından yerlere sarksa

Begonviller güller laleler tüm çiçekler birbirleriyle yarışsa

Kurt kuzuyla kardeş olsa…

Bülbül sesinden vazgeçtim

Kargaya fitim

Yalanım varsa şerefsizim!

Keşke can dostum ölmeseydin

Ayakkabılarımı kemirirken beni güldürseydin

Kendi kendime gülsem biliyorum deli diyecekler

İyi de ben daha delirmedim mi?

Burada zamanlar içinde zamansızım

Mekanlar içinde mekânsızım

Dibine kadar yalnızım…

Burada bütün duvarlar kör bütün duvarlar sağır

Allah’ını seversen susma

Küfret bağır bağır bağııırrrr!

Kim demiş yıldızlar en çok geceleri daha iyi parlar

Kim sökü be benim yıldızları mı?

Söyleyin geri taksın

Kızmam Allah canımı alsın.

Bıktım yahu bu olmayacak dualarıma amin demekten

Bıktım yılgın yorgun omuzlarıma dünyayı almaktan

Oysa yoruluyor insan kendini yıllarca taşımaktan.

Bir çocuk gülüşünü özledim

Sokaklarda elbise askısı gibi dolaşan insanları

İnsan sevmediklerini bile özler mi?

Özlüyorum şerefsizim

Bir sese bir nefese o kadar hasretim…

Hadi be kalk ihtiyar

Sana çok diyeceklerim var

Mesela ben eskiden şairdim

Hep güzelliklerden özgürlüklerden yazardım

Şimdi zindanlar da kalan benim

Oysa yıldızlara değerdi uzansaydı ellerim

Şimdi umudum yok her şeyden

Benden önce terk etmiş

Aşklarım öfkelerim şiirlerim..

Dünya telaşına beş dakika ara versin

Selda ‘Anne ben geldim’ şarkısını söylesin.

Rüzgâr gibi geçen ömrümüzün bir anıymış gençlik

Anlamadan nasıl geldik nasıl geçtik…

Hafta araları bir tas çorbaya bir ekmek doğrardık

Hafta sonları kızlara kuyruğu dik tutardık

Sahi şimdi nerde onlar

Hacı Fettah mahallesinin Kara Bilyası Mehmet kadar uzaktalar

Zamanım yok bilmiyorum ne kadar uzaktayım

Sanki akrepler yelkovanları sokmuş zaman durmuş

Sağım solum içim dışım senle dolmuş

Mesela bu günlerde sen olsa

Pencereme gün vursa birde yatağım sen koksa

Başka bir şey olmasa

Şimdi ne pencerem var ne yatağım

Kokun bile ucuz parfümler gibi

Uçtu gitti…

Üstüme üstüme gelmeyin kocaman kocaman yıllar

İçimde küçücük bir çocuk var derdim

Artık yıllar değil duvarlar geliyor üzerime

Üstelik bir mengenenin uçundayım

Zor nefes almaktayım.

Hep derdim ya

Ben her nefes alışımda seni hatırlarım

Sende son nefes verişinde beni hatırla ..

Tövbe dilim lal olsun

Sen yaşa be gülüm ben her gün ölürüm.

Kalmışsa bu can bu tende

Helal helal helal olsun…

Şimdi nerden çıktı bu ölüm?

Ben çoktan ölmedim mi?

Ölmeden delirmedim mi?

Hem burası neresi ben kimim?

Hatırlar mısın bilmem

Bir gün yaşımı sormuştun

Senden sonrası kadar demiştim

Yüzün kızarıp başını öne eğmiştin

İşte ben seni en çok o gün sevmiştim.

En çok ellerim üşüyor ellerim bu zindanda

Oysa bir bakışın yeterdi beni cayır cayır yakmaya

Hadi duvardaki delikten bak

Söz veriyorum üşümem bir daha

Yeter ki sen yak

Yalnızlık mı üşütüyor

Yalnız insan mı üşüyor

Pazarları görüşme günüm olsa

Bir karış pencereme bülbül konsa

O söylese ben dinlesem

Ben söylesem o dinlese

Anlamasak da dilimizden

Değil mi feryatlarımız gönülden…

Her gelişinde gülün kokusu üzerime sinsin

Bir nefes çekeyim içime bin bahar girsin…

Hatırlar mısın bilmem

Son günümüzdü inceden bir yağmur yağıyordu

Ben sana sen yere baktın

Oysa ellerinden tutup gözlerine bakarak şiirler okuyacaktım olmadı.

O günden sonra ne yağmurlar dindi

Ne boyun büküşün gözlerimden gitti…

Hep zindanlarda değildi hayatım.

Bende sizlerle yıllarca aynı gökyüzünde aynı havayı kokladım

Sevdim sevdalandım

Ama siz içimdeki volkanları ne duydunuz ne gördünüz

Sanki birer ölüydünüz.

Şimdi hiç olmadığım kadar yalnızım

Pas tutmuş çoktan yürek sızım…

………

Bir ses duydum siz de duydunuz mu?

Yalnızlığın sesleri bunlar

Yalnızlar duyar 

Sesler çoğalıp sesler büyüyor

Damarlarım buz tutmuş tüm bedenim üşüyor

Duvarlarım yıkılıyor

Çökülüyor tavanım

Yıllarca zindanlarımda hapsolmuş beyazlarım mavilerim yeşillerim

Bin bir tonuyla tüm renklerim

Bekleyin ben geliyorum!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!