Gerçekten MHP, Arzu Erdem’in Ahmet Davutoğlu veya Patrikhane ile ilgili hangi sözünden, niye rahatsız oldu? MHP’de konuşmak serbest, ama eylem yapmak mı suç? Yoksa MHP, Patrikhane konusunda da AKP politikalarına uyum göstermeye mi başladı?
Son dönemin en güncel tartışması bu. Ama biz meselenin iç değil, “7 düvele meydan okuma” tadında anlatılan dış politika kısmına değineceğiz.
Geçen hafta hem ülkemiz açısından tarihi tehdit niteliğini yitirmeyen, daha doğrusu AKP iktidarıyla birlikte diriltilen hem dünyadaki dengeler anlamında başımızı ağrıtacak kimi yeni gelişmeler yaşandı.
Olayların merkezindeki kurum, bir avuç insan ve medya dışında neredeyse hiçbir partinin dahi ilgilenmediği, İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi ve Patrik Bartholomeos’tu.
Patrikhane, Lozan Antlaşması ile sadece İstanbul, Bozcaada ve Gökçeada’daki Rum vatandaşlarımızın dini meseleleriyle ilgilenmek şartıyla ülkemizde kalmasına izin verilen, Fatih Kaymakamlığı’na bağlı bir Türk kurumu. Patrik Bartholomeos da bir Türk vatandaşı.
Ancak özellikle AKP iktidarı döneminde ABD ve AB’nin dayatmalarıyla Lozan çiğnenerek burasının “devlet içinde devlet” haline getirilmesinde önemli mesafeler alındı… Patriğin, 300 milyon Ortodoksun lideri olduğu iddiasıyla kullandığı“Ekümenik” unvanı, Erdoğan’ın sarayı tarafından da kabul edildi. Patrikhane ve Patrik son olarak Rusya-Ukrayna savaşına da gırtalığına kadar bulaştı.
Emperyalizmin Kuklası, Atatürk’ü Örnek Alıyormuş
“Rusya-Ukrayna savaşı” dedik, buradan başlayalım.
Birkaç gün önce Ukrayna’nın Bağımsızlık Günü’ydü. Bu münasebetle bir açıklama yapan Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasly Bodnar, “Tarihi bir başarı örneği olarak Atatürk ve silah arkadaşlarının 100 yıl önce sayıca çok daha fazla üstün düşmanlara karşı verdiği bağımsızlık ve başarı mücadelesi bizim için ilham kaynağı oluyor” dedi, iyi mi?
Atatürk ve silah arkadaşları, emperyalistlere karşı bağımsızlık mücadelesi vermiş… Kendileri ise ayan beyan ABD-AB-NATO’nun kuklalığını yapıyor… Ama adam aklımızla işte böyle dalga geçmekle kalmıyor, emperyalistlerin sözcüsü olarak adeta bağımsızlık mücadelemizle dalga geçiyor!..
Ya, Ukrayna’nın bu sözde bağımsızlık mücadelesinin dini boyutunun merkezinde Atatürk’ün, “Fesat ve hıyanet ocağı” diye nitelendirdiği Fener Rum Patrikhanesi’nin olmasına ne demeli?!
Papa Bile Tepki Gösterdi Ankara Sustu
Geçen haftadan bir başka olay; Ukrayna Parlamentosu, Moskova’ya bağlı kilisenin faaliyetini yasakladı, Cumhurbaşkanı Zelenski de bunu onayladı.
Karardan sonra Zelenski’nin arayıp teşekkür ettiği ilk isim Fener Rum Patriği Bartholomeos oldu. Zira Ukrayna Kilisesi’nin Moskova’dan ayrılmasının mimarı oydu.
Ülkemizde konuya hassasiyet gösteren çevrelerin bu görüşmenin üzerinde durduğu yegâne kısmı, Zelenski’nin Bartholomeos’a bilmem kaçıncı kez “Ekümenik Patrik” unvanıyla hitap etmesi oldu. Oysa sadece Zelenski değil, hemen hemen tüm dünya liderleri bu unvanı kullanıyor; dahası yukarıda belirttiğimiz gibi artık Bartholomeos, Erdoğan’ın sarayına bile “Ekümenik” olarak davet ediliyor.
Haliyle Ankara’nın, Zelenski’nin bu hitabına tepki göstermesi beklenemezdi; ama sadece Rusya’nın değil, Dünya Kiliseler Birliği’nin ve Papa Franciscus’un bile tepki gösterdiği kilise yasağını da umursamadı. Bu mu mangalda kül bırakmadıkları “dini özgürlük”anlayışları, Rusya-Ukrayna dengesi için gözettikleri hassasiyetler?!
Büyük Gökçeada Konferansı
Patrikhane merkezli bir başka sahne; Patrik Bartholomeos yaz tatili için Gökçeada’ya gitti.
Burada katıldığı ayinlerde; 2010’dan beri hem de Yunanistan’ın “Pontus bayramı” olarak kutladığı, Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethettiği 15 Ağustos’ta Sümela Manastırı’nda düzenledikleri “Meryem Ana’nın göğe yükseliş günü yıldönümünden” söz ederken, Manastır hakkında“Pontus’un koruyucusu” demekle kalmayan Bartholomeos, Gökçeada’daki “yeni nesli” ve dünyanın her yerindeki Gökçeadalıları Eylül’de Atina’da yapılacak olan “Büyük Gökçeada Konferansı”na katılmaya çağırdı.
Bartholomeos, “Konferansımız, küçük vatanımızdaki varlığımız ve geleceğimiz için verilen mücadeleler açısından önemli bir olay olacaktır.” diye de vurguladı.
Bartholomeos Kim ki Davutoğlu’nu Kabul Etti?
Bartholomeos’un Gökçeada’da en çok dikkat çeken etkinliği ise eski Başbakan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile buluşması oldu.
Görüşmede “Ekümenik Patrikhane”yi ilgilendiren konular, özellikle Ruhban Okulu’nun yeniden açılması ve Yunan-Türk ilişkilerinin ele alındığı bildirilirken, bu buluşmaya da yine sadece konuya hassasiyeti olan çevreler tepki gösterdi ve “Ahmet Davutoğlu hangi vasıfla bu görüşmeleri yapıyor?.. ABD İstanbul Başkonsolosunun aynı günlerde Gökçeada’da olması bir rastlantı mı?.. İki taraf da Türk vatandaşı olmasına rağmen hangi taraf Yunanistan’ı temsilen konuştu?”gibi sorular soruldu.
Bunlar kadar önemli olan bir başka nokta, görüşmenin Fener Rum Patrikhanesi’nin internet sitesinde; “Türkiye Cumhuriyeti’nin eski Başbakanı, Gelecek Partisi’nin kurucusu ve Genel Başkanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nu … kabul etti.” diye verilmesiydi.
Sümela’ya Gitmemesi Başarı mı Güç Gösterisi mi?
Patrikhane merkezli olaylardan geçen hafta en fazla tartışılan, Sümela Manastırı’ndaki ayindi.
Evvela küçük bir hatırlatma; geçen yıl, nasıl olduysa, iktidar bu ayine önce izin vermedi. Patrikhane, Rum-Yunan cenahını ayağa kaldırdı. “Dünya Pontus Helenizm Konseyi” Erdoğan’a, “soykırım, işgâl” hezeyanlarıyla dolu bir mektup gönderip ayine izin verilmesini istedi ve o mektuptan üç gün sonra ayine izin çıktı. Yunanistan Dışişleri Bakanlığı da bu kararı “memnuniyetle” karşıladı.
Bu yıla gelince; hassasiyeti olan çevreler, “Bu, Pontus hayalini canlandırma gidişimidir” diyerek sesini yükseltip ayine izin verilmemesini isteyince İktidar, ayinin 15 Ağustos yerine 23 Ağustos’ta yapılması kararı aldı. Patrikhane de ayini Bartholomeos değil, sözde “Gelibolu ve Eceabat Metropoliti” Stefan’ın yönetmesini kararlaştırdı.
Dünya Pontus Helenizm Konseyi yine tepki gösterdi. Erdoğan’ın yanı sıra Yunanistan Başbakanı ve Dışişleri Bakanına gönderilen mektupta Yunan hükümetinin Türk yetkililerle temasa geçmesi istenirken, Türkiye yine “soykırım ve etnik temizlik” yapmakla suçlandı.
Neticede tepkiler arasında o ayin 23 Ağustos’ta yapıldı. Öncesinde Trabzon Valiliği de, sanki başarıymış gibi, ayini Bartholomeos’un değil, yardımcısının yöneteceğini müjdeledi!..
Oysa Bartholomeos’un ayine katılmayarak iktidarın tarih değişikliği kararını tanımadığı mesajı verdiği ortadaydı. Kendisinin yerine sözde “Gelibolu ve Eceabat metropolitini” göndermesi yine Lozan’ı çiğnemesiydi. Kimse de “Buralarda metropolitlik ne alâkâ, bunlar hangi yetkiyle kuruldu?” diye sormadı.
MHP’nin Patrikhane Politikası
AKP’nin Patrikhane, ekümeniklik, Lozan’ın çiğnenmesi gibi bir meselesi olmadığını biliyoruz. Ya MHP?
Bu konularda Devlet Bahçeli’nin 2004’ten beri yaptığı onlarca açıklama var. Hem Patrikhane’nin emelleri hem AKP’nin bunlara göz yumması hakkında neler neler söylemedi ki!..
“İstanbul’un Vatikan benzeri bir minyatür veya şehir devleti haline getirilerek ele geçirilmesi amacının ısrarla sürdürüldüğünü görmemek için kör olmak gerektiği kanaatindeyiz… Biz; Ekümenik’i bilmeyiz, Papaz okulundan anlamayız, son yurdumuzda meydanı boş bulan misyonerlerin, diyalogcuların, görünmez kilise havarilerinin tezgahına katiyen düşmeyiz.”ifadeleri gibi.
Sadece muhalefetteyken değil, Cumhur İttifakı’na katıldıktan sonra da konu Bahçeli’nin gündeminde oldu. Örneğin 2022’de Sümela’daki ayini yönetmek üzere Trabzon’a gittiğinde Bartholomeos’a “Ekümenik” yazılı forma hediye edilmesini, “Skandal” ve “meydan okuma” olarak nitelendirip, “Türkiye’de ekümenik diye bir kurum ve görev tanımı olmadığını” hatırlattı.
Yine iki ay önce Bartholomeos’un İsviçre’deki Ukrayna Barış Zirvesi’ne sözde “Konsantinopolis Ekümenik Patriği” sıfatıyla davet edilmesine, “Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içinde Konstantinopolis diye bir şehir yoktur, Ekümenik unvanının hukukiliği ve meşruluğu yoktur, tam tersi iddiada bulunanların alayı Bizans sevdalısı, Müslüman Türk milletinin azgınlaşmış hasımlarıdır. İstanbul’u ikinci Vatikan’a dönüştürmeye hiç kimsenin gücü yetmez.”ifadeleriyle tepki gösterdi.
MHP’liler Konuşur Ama Eylem Yapamaz mı?
Peki aynı MHP, yukarıda anlattığımız olaylar karşısında ne yaptı? Kerkük’e illegal vali atanmasında olduğu gibi, kurumsal olarak sessiz kaldı.
Tek ses çıkaran isim, MHP’de üç dönem milletvekilliği yapan Arzu Erdem’di.
Arzu Erdem evvela Bartholomeos’la görüşen Ahmet Davutoğlu’nu sert bir dille eleştirip dikkat çekici sorular yöneltti.
Ardından “Ekümeniklik ve Pontusculuk adı altında yürütülen ayin kılıfına bürünmüş bölücü faaliyetlere izin vermeyeceğiz.” diyerek Sümela’daki ayine karşı çıktı. Karşı çıkmakla kalmayıp, “bu toprakların birliğine ve beraberliğine zarar vremek isteyenlere karşı dimdik durmak” için Trabzon’a giderek Müftü ve Vali ile görüştü.
İşte bunların ardından MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, Arzu Erdem’in çalışmalarının partinin bilgisi ve izni dışında olduğunu açıkladı.
Arzu Erdem ise tüm çalışmalarını MHP Lideri Bahçeli’nin izni ve bilgisi dahilinde yaptığını belirtip, Büyükataman’ın neden rahatsız olduğunu anlayamadığını kaydettikten 24 saat sonra “herhangi bir baskı olmaksızın, kendi özgür iradesiyle” MHP’den istifa ettiğini duyurdu.
MHP de Erdem’in istifasını hemen kabul etti.
Görünen köy kılavuz istemediği için gel de sorma:
Gerçekten MHP, Arzu Erdem’in Ahmet Davutoğlu veya Patrikhane ile ilgili hangi sözünden, niye rahatsız oldu?
MHP’de konuşmak serbest, ama eylem yapmak mı suç?
Yoksa MHP, Patrikhane konusunda da AKP politikalarına uyum göstermeye mi başladı?