Dünyaca ünlü Fransız büyük sinema sanatçısı Alain Delon geçtiğimiz günlerde hayatını kaybetti. Peki Alain Delon nasıl bu kadar “büyük” oldu?
Dünya sinemasının yakışıklılığıyla öne çıkan, aslında oyunculuğuyla büyük aktörlerindendi. Fransızların “Jeune Premier” dedikleri, genç erkek yıldızlardandı. Jönlüğün ömrü kısadır. Onunki neredeyse 40 yaşına kadar sürdü.
Kadınların tuttuğu yıldız başka türlü parlar. Sorsanız, bu ilgi yakışıklılık ve çekicilikle ifade edilir. Eksiktir; güzellik ve yakışıklılık tek başına kalıcı bir değere dönüşmez. Yaptığı işte iyi olmayanın yolu tıkalıdır. Çalışacak ve iyi olacaksınız. “Çekici”liği yaratan “aura”nız olacak. Bu aura dedikleri, insanın varlığından sızan enerjinin yansımasıdır. Devamlılığı sağlayan bunlardır. Yoksa saman alevi gibi parlayıp sönenlerden olmak kaçınılmaz.
KALICILIK MANA İLE
Alain Delon’un yakışıklılığı görünüşten ibaret değildir. Sanat, o yapıya anlam ve derinlik kazandırmıştır. Kenar mahalle çocuğunun doğuştan getirdiği ham madendir. Hayatta işlenecektir. O cevherin ne ile ve nasıl görünür hale getirildiği ve parlatıldığı çokça bakılmayan temel meseledir. Kalabalıklar bunu bilmemekte mazurdur. Okumuşların, cevherin işlenişinden haberdar olmamaları kabul edilemez. Eğitim-öğretimin fertleri anlamaya götüreceği hususlardan biri de budur. Okullarınızda düşünmeyi öğretecek ve her konuda anlamayı getirecek bakış açıları ve yöntemlerle çocuğun zihnini ve gönlünü açacak, en azından açmasını sağlayacak yollarla varsa potansiyelini harekete geçireceksiniz. Merak anahtar kelimedir. Merak uyandıracaksınız.
Alain Delon’un uzun yıllar zirvede kalmasını nelerin sağladığını bilmeden, yaptığı iş de, kendisi de anlaşılamaz. Soru sormadan olmaz, eleştirmeden olmaz. Bilecek, ona göre yorumlayacak ve ona göre konuşacaksınız. Ne sanat, ne ilim, ne de bir başka alan ucuzluğu kaldırmaz. “Ne yakışıklı adamdı!” demeden öteye geçmeyen ilgiler insanı vermez.
NASIL YAŞADI?
Alain Delon’un nasıl bir dünyaya ve çevreye doğduğu, nerelerden ve nasıl geçtiği önemlidir. Hayat Hikâyesi’ni bilmeden insanı tanıyamazsınız. Bizde bunların üzerinde durulmaz.
Her iki manasında kompleks bir kişi ve kişilik karşısındayız. Karışık bir aile geçmişi vardır. Babaannesi Korsikalıdır. Baba tarafı güneyli, anne tarafı Fransa için problemli bölge Alsas’tandır. Küçük yaşta anne babası ayrılmışlardır. Dolayısıyle çocukluğu çok ağır geçti. Sanatkâr mizacının, bu sıkıntıları derin yaşayacağı ve izler kalacağı kesindi.
23 yaşına kadar değişik işlerde çalıştı. 1957’de keşfedildiğinde bu çalkantılı çocukluğun yüküyle sinemaya girdi. Oyunculuğu öğrendi. Küçük rollerden sonra 25 yaşındayken oynadığı Rocco ve Kardeşleri filmindeki başarısıyla zirve yolu açıldı. Jön olarak aşk filmlerinde oynadı. Şöhreti buradandır. Ancak bununla yetinemezdi.
Bize kendisini ispat çabası gibi görünen başka tür filmlerde oynama isteği bir iddiadan öte manalar taşır. Basit ve görünür sebebi söyleyeyim: Sadece yakışıklılığıyla anılmak istemediği açıktır. Gangster filmlerinde ve hatta cinsel eğilimleri ve pratiğini öne çıkaran erotik filmlerde de oynadı. Karakter rollerinde de göründü ve başarılı oldu.
ÖZEL HAYATI
Böyle bir insanın düzgün ve düzenli bir hayat yaşaması beklen(e)mez. Şöhreti etrafında bir mit(efsane) örülür. Kurulmuş bir hayat çerçevesinde hareket eder. Hayatının önemli bir bölümünü film şirketlerinin, menajerlerin, o çevrelerin ve seyircinin istediği gibi yaşamaya mahkûmdur. Bir devlet başkanından daha fazla başkalarının çizdiği yarı esir bir yaşama düzenine girer. Bu ruh hali ve şöhret kalabalığıyla yaşamak zorun zorudur. 1980’de intihar denemesine kadar varan süreci iyi anlamak lazımdır.
Böyle bir sanatçının kadınlarla ilişkisi de sıra dışı olacaktır. Çapkınlık mı, dışardan bakışla evet. Magazinci bakışıyla anlaşılacak bir mesele değildir. Alain Delon, bir yığın hayat çelmesinden örselenmiş, yaralanmış, kendini tartmış, tartamamış, düşmüş ve ayağa kalkmış birisidir.
Bütün ruh enerjisini sanatın derinliğine veren sanatçı hayatın günlük tarafında başarısızdır. Kaçınılmaz sonuç budur. 1980’de intihar teşebbüsüne kadar götüren bir yükün altında devamlı çırpındığını kalabalıkların anlaması beklenmez.
ONDAN KALAN
Büyük sanatkâr, tören istememiş, İsviçre’de yaşadığı köyde, sadık bağlıları köpekleriyle beraber görülmek istemişti. Fransa büyük evladının isteğine uymayacak. Vasiyete uymamak çok rastlanan bir durum değildir. Macron yönetimi, bu kararın hukuki gerekçelerini oluşturdu. Cenazesi 28 Ağustos’ta Paris’te yapılacak. St. Sulpice kilisesindeki töreni Sofia Loren ve Robert De Niro gibi iki dev sanatkârın sunması bekleniyor. Fransa, kültür haysiyetinin(honneur) yaralanmasını önlemek peşinde. Üzerinde durulacak bir meseledir.
Evet Alain Delon da gitti. Sinema tarihinde silinmez yer edindiği kesindir. Yarın, dünün-bugünün siyasi aktörlerini, Macron’u, Erdoğan’ı, hatta Putin’i kimse hatırlamayacak, fakat o, hayranlıkla anılacak. Filmleriyle ve hayvan sevgisiyle anılacak. Milliyetçiliği ve De Gaulle’cülüğüyle de anılacak.
Sağ’da-Sol’da, “Sanatçının milliyeti olmaz” diyerek aslında sadece Türklüğe karşı duranlarımız çok. Kendinden kaçmayı meziyet sananların, köksüz ağaç olacağını zannedenlerin sesi çok çıkan Türkiye için bu da bir ders: Alain Delon, Fransa gibidir, her zaman ve her durumda Fransızdır.