Ünsal Coşkun savunmasını, “Bu dava Hakan Fidan’a kendi müdafileri tarafından yapılan bir hakaret davasıdır. Kendisi hürriyetinden yoksun bırakıldığını hissetmemişken, 5 yıl sonra zorlamayla açılmış ve ‘Biz sana bunu mahkeme kararıyla kabul ettireceğiz.’ denilmiştir.” sözleriyle tamamladı.
15 Temmuz darbe teşebbüsü sırasında dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın kaçırılmasına teşebbüs ve MİT yerleşkesine zarar suçlamasıyla açılan davada yargılanan sanıklardan bazıları hakkında sözkonusu suçlamalarla ilgili olarak daha önce beraat kararı verildiği, Yargıtay’ın da bu beraatları onadığı ortaya çıktı.
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki duruşma salonunda görülen davanın bugünkü 10’uncu celsesinde sanıklar, Savcı’nın gecen ay verdıği esas hakkında mütalaaya karşı savunmalarını yaptı.
Duruşmanın başlangıcında sanıklardan Murat Karakuş, davaya katılmak istemediğini belirterek ayrılmak için izin talep etti. Mahkeme Başkanı, savunmasını yaptıktan sonra ayrılabileceği karşılığını verdikten sonra savunma yapan ilk sanık Ömer Kızılova, uçuş teknik astsubayı olarak AS532 Cougar helikopterinde teknisyenlik yaptığını, genel maksatlı ve silahsız olan bu helikopterle 15 Temmuz’da MİT civarında herhangi bir uçuşun gerçekleşmediğinin ortaya çıktığını anlatıp, “Uçak teknik astsubayı olarak bu suçu işlemediğim ve işleyemeyeceğim açıktır.” dedi.
Sanık Murat Karakaş ise o gece hiçbir faaliyete katılmadığını, söylenecek bir şey olmadığını bildirdikten sonra ayrılmak istediğini tekrarlayıp, “Yarınki duruşmaya da katılmayayım.” dedi. Mahkeme Başkanı, yarın son sözlerin sorulacağını hatırlatınca da Karakaş, “Son sözüm yok. Katılmayayım ben ya. Gidecek yer belli.” karşılığını verdi.
Tekerleksiz Yakıtsız Arabanın Radara Yakalanması Gibi
15 Temmuz’da acil durum bekleme ekibinde nöbetçi olduğunu, Harekat Merkezi’nin Genelkurmay’a terör saldırısı yapıldığını bildirmesi üzerine AS532 Cougar helikopterle tek bir ucuş yaptığını, Genelkurmay’ın önünde bayrak sallayan halkı görünce şüphelenip, Güvercinlik’e döndüğünü anlatan Zafer Dolu, Kara Havacılık Komutanlığı davasında MİT’le ilgili tüm suçlamalardan ayrı ayrı beraatına karar verildiğini, İstinaf ve Yargıtay’ın da bu beraatleri onadığını vurguladı. Zafer Dolu özetle şunları söyledi:
“Bu Cougar silahsızdır ve genel hizmet helikopteridir. O gece MİT üzerinde saat 22.39’daki bir telsiz konuşmasında adım geçiyor. İsmimin sehven yazıldığını düşünüyorum. Çünkü 6 saatte helikoptere dahi gitmemişiz. Tüm tutanaklarda Cougar’ın ilk defa 22.50’de kalktığı yazıyor. HTS kayıtlarımızla ilgili Emnıyet Genel Müdürlüğü ve KOM analiz raporlarına göre de 22.39’da Güvercinlik ve Kazan’dayız. Ayrıca MİT’in olay yeri tespit tutanağında Cougar’dan bahsedilmiyor. Geçen celse tanık olarak dinlenen eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez de, ‘Helikopter sesi duyduk, 22.30 civarında ayrıldık.’ dedi. Hiç gitmediğim bir yerde; silahsız, mühimmatsız bir helikopterle bu suçu işlemem imkansız.”
Aynı helikopterde uçan eski binbaşı Rıza Akıncı da Kara Havacılık Komutanlığı davasında bu suçlamalarla ilgili haklarında verilen beraat karararlarının görmezden gelinmesiyle vahim bir hataya düşüldüğünü belirterek, “Tekerleksiz, yakıtsız bir arabanın radara yakalanıp ceza verilmesi gibi bir olay.” benzetmesini yaptı.
Sanıklardan Ali Ercan da daha önce bu suçlamalardan hakkında beraat kararı verildiğini bildirirken kamu malına zarar vermekten yargılanan Ümit Alpar, kendisinin teknisyen olduğunu, teknisyenlerin ise Cougar’la uçmadığını, ayrıca 7 teknisyen varken sadece kendisinin suçlandığını söyledi.
Başkan’dan İlginç Uyarı
Bu arada sanık Ümit Alpar, Baro’nun CMK’dan görevlendirdiği avukatla ilgili şikayetini bildirirken Mahkeme Başkanı, şöyle ilginç bir açıklama yaptı:
“Ortam dinlemesi de yapılıyor. Aktif Haber, Samanyolu gibi örgütün yayın organlarının daha mahkememizin zabıtlarını çıkmadan yayınladığını görüyoruz. O yüzden kamera kayıtları da inceleniyor.”
İddianame ve esas hakkında mütalaayı eleştiren Murat Bolat da, “İçi tamamen boş olan iddianame hukuki bir mevtadır. Kopyala-yapıştır ile hazırlanmıştır. Kasten, kötü niyetle veya sehven bu dosyadayım. Savcı’nın beni 3 yıl boyunca mağdur ettiği için özür dilemese bile mütalaada vazgeçip beraatımı istemesi gerekirdi. Ama kendisine ne üflendiyse onu yazdığı anlaşılıyor.” dedi.
Sanıklardan Rafet Kalaycı da savunma yapıp yapmama konusunda kendisiyle çok mücadele ettiğini belirttikten sonra şu iddialarda bulundu:
“Karşımızda duvar olsa anlardı. Ama karşımızda duvardan kötü önyargı, zalimlik; hak, hukuk dinlemeyen, ‘Güç bende, istediğimi yaparım.’ diyen bir zihniyet var. Kime, ne anlatayım? AİHM kararlarının uygulanmadığı, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın bile kendisini savunamadığı yerde 3-5 gariban ne yapabilir ki? Konu saçma, suç saçma, bitmiş bir davadan 8 yıl sonra ceza istemek saçma. Durumdan anlaşılıyor ki, kimse kimseyi kandırmasın, hukukçuluk oynamaya gerek yok.”
Bu sözlerin ardından sadece SEGBİS kayıtlarına girmesi ve ileride delil olması için savunma yaptığını bildiren Kalaycı, “Ortada uçan helikopter yokken hem yerde hem havada gösterildim. Aynı anda hem Meclis’te hem Güvercinlik’te hem Türksat’ta gösterildim. 8 yıldır hala bulunamayan bir helikopter var, şimdi aynı olaydan ceza verilmek isteniyor.” dedi.
İddianamenin suçun ne olduğu ortaya konmadan, sadece Hakan Fidan’ın dilekçesiyle ve Fidan’ın ifadesi bile alınmadan hazırlandığını vurgulayan Kalaycı, savunmasını şöyle tamamladı:
“Bu davayı en baştan reddetmeniz gerekirken ceza vereceksiniz. Mehmet Görmez anlattı; derdest olmamış, aracıyla rahatlıkla MİT’ten çıkmışken Hakan Fidan nerede nasıl derdest edilmiş? O gece sadece Hakan Fidan mı mahsur kalmış? MİT yerleşkesindeki herkes için aynı işlemi yapmanız gerekmez mi? Bana ceza vermeyin demiyorum. Bana ceza verin ki, hukuksuzlukların ne boyuta ulaştığı ortaya çıksın.”
Sanık Cebrail Sert ise, “Hakan Fidan’ı hürriyetinden yoksun kılma eylemi ne zaman bitti de hürriyetine kavuştu? Hürriyetinden yoksunken ‘Ben burada mahsur kaldım.’ diye sağı solu aradı mı? Onu kurtarmak için bir operasyon planlandı mı? Hürriyetine kavuşunca ilk ne yaptı?” sorularını yöneltti.
Eski general Ünsal Coşkun da bu iddianame ve mütalaayla savcılığın, katılan Hakan Fidan’ın noteri haline getirildiğini gördüklerini öne sürüp sadece eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in ifadeleri değil, Fidan’ın 2017’de TBMM’ye gönderdiği yazıda anlattıklarının da hürriyetinden yoksun bırakılmadığını ortaya koyduğunu söyledi.
TBMM’ye gönderilen yazıda, MİT’in o gece hava savunma füzeleriyle emniyet tedbiri aldığının bildirildiğini hatırlatıp, “Böyle bir tedbir alındığına göre bir kişinin hürriyetinden yoksun kalması mümkün olabilir mi?” diye soran Ünsal Coşkun, şu iddialarda bulundu:
“Dünyada hiçbir istihbarat örgütünde hava savunma silahı yoktur. MİT’te bugün de hava savunma silahları var mı? Bu hazırlığın ne zaman başladığı ortaya konulduğu takdirde 15 Temmuz’un irtibatları ve kimler tarafından hazırlandığı da ortaya konulacaktır.”
Binali Yıldırım için Niye Dava Açılmadı
Ünsal Coşkun, mütalaada dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın konvoyuna düzenlenen silahlı saldırıya yer verildiğine dikkat çekerken de şunları söyledi:
“Bu konuda açılan bir dava yok. Hiçbir delil ve suç unsuru yokken Hakan Fidan için dava açılırken Başbakan’a silahlı saldırı için dava açılmaması normal olabilir mi? Başbakan’ın kendisinin dava açmamaması normal mi? Genelkurmay çatı davası sanıklarından Bilal Akyüz’ün konuyla ilgili 2019’da yaptığı suç duyurusu hakkında neden işlem yapılmadı? Bu konuda 8 yıldır dava acılmamışken Savcı’nın bunu bizi suçlamak için mütalaaya alması ve kullanması hukuki, etik ve ahlaki midir?”
Ünsal Coşkun savunmasını, “Bu dava Hakan Fidan’a kendi müdafileri tarafından yapılan bir hakaret davasıdır. Kendisi hürriyetinden yoksun bırakıldığını hissetmemişken, 5 yıl sonra zorlamayla açılmış ve ‘Biz sana bunu mahkeme kararıyla kabul ettireceğiz.’ denilmiştir.” sözleriyle tamamladı.
Savunmasının ardından tansiyonu düşen Ünsal Coşkun bir süre oturduktan sonra jandarmanın koluna girerek salondan ayrıldı.
Duruşmaya yarın devam edilecek.