Altın sevgisi ölümcül bir sevgi. Ne kadar seversen ne kadar bağlanırsan, bir insanda var olması gereken bütün özellikleri birer, ikişer elinden alıyor. Geriye altın sevgisi adına hırs, kin ve sevgisizlik kalıyor. Bir de hiç sönmeyen, eksilmeyen Krezüs olma sevdası…
Bir zamanlar para demek altın demekti. Gerçi gümüş, bakır ve bronz paralar da vardı amma, altın paraya derman yetmezdi.
Çil çil altın lafları o yıllardan günümüze gelmişti. Altın deyince, altın para deyince aklımıza ilk gelen isimlerden biri Krezüs’tür. Altın parayı icat eden Lidya Kralı.
Lidya, Anadolu’nun batısında kurulan, Başkenti Sard şehri olan antik bir medeniyet.
O zenginliğin ihtişamını gözler önüne seren şehir kalıntısı, halen ayakta…
Krezüs ise herkesin yerinde olmak istediği Kral.
Daha ne diyeceğiz Krezüs için? Parayı ve altını dünyanın başına bela eden adam! Bu meseleye Krezüs sendromu dense yeri… Krezüs sendromu az uz bir sendrom değil…
Krezüs gibi olmaktan vazgeçemeyenlerle dolu bir dünyada yaşıyoruz. Krezüsler dünde vardı, bugün de var, yarında olacaklar.
Parayı alışverişte, satın alma aracı olarak kullanan Krezüs, paranın satın alamayacağı hiçbir şeyin olmadığını ispat eden ilk insan olarak da anılıyor.
Zenginlerin idolü…
Argo da adamın kralı derler ya…Krezüste, altının kralı ya da paranın kralı…Döneminin en zengini…
Altın kimseye uğur getirmediği gibi, ona da getirmemiş. Nesi var, nesi yok hepsini kaybetmiş. Ülkesi talan olmuş, zenginliği de yalan…
Tarihe bakan ve aldıran olmadığı için, herkesin derdi Krezüs olmak. Onun gibi olmak.
Yarın ne olurmuş ne getirirmiş işin o noktasında değil kimse. Zamane Krezüsleri bugünü yaşıyorlar. Hatta yaşadıkları anların tadını doyasıya çıkarmak derdindeler.
Kim ölmüş, kim kalmış, kim açmış, kim yoksulmuş umurlarında değil…Herkes onları bilsin, tanısın ve onları konuşsun derdindeler…
*****
Krezüs şehir efsanesi olmaktan çok daha fazlası… Çünkü o artık bir dünya efsanesi…
Altın hakkında çıkan efsaneler, ışıltılı altın hikayeleri hep ona dayandırılıyor.
Bir yerde zamanının Karun’u o idi dense yalan olmaz.
Günümüzde hangi alana baksanız birden fazla Krezüs görüyorsunuz.
Krezüs olmak, onun gibi yaşamak gibi bir hayalin peşinden sürüklenip gidiyorlar.
Ve tabi ki, Krezüs denen o idollerini güncellemek yolunda da oldukça etkili adımları atmış durumdalar.
Geçmişten farklı olarak, zamane Krezüslerinin pahalı zevkleri ve oyuncakları var.
Hele kolay yoldan Krezüs olmuşlarsa…
On beş yirmi milyonluk lüks otomobiller, saray yavrusu evler. Yatlar, uçaklar, dünyanın en pahalı yaşantısı olan ülkelerinde tatiller binlerce dolarlık çantalar, pırlantalar, telefonlar, kol saatleri yeni nesil Krezüslerin vazgeçilmezleri…
Zenginliklerini ifşa eden, reklam eden görgüsüzce paylaşımlarda bulunmaları ise işin cabası…
Meğer ne kadar çok Krezüs olma heveslisi varmış…
*****
Bir zamanlar “ para, para, para “ diye bir şarkı vardı. Rüçhan Çamay meşhur etmişti o şarkıyı, mevzu para olunca, şarkı para ile başlayıp, para ile bitince, para kelimesi “parra” diye söylendikçe neredeyse hiç eskimedi.
Şöyle diyordu o şarkıda;
“Para, para, para / Varlığı bir dert yokluğu yara” “Para, para, para / Yokluğu başka dert fazlası bela”
“Para, para, para / Gömeceğim seni bir gün mezara”
Parayı mezara gömen oldu mu bilemiyoruz amma, paranın gömmediği adam kalmadı…
Paraya kim kafayı fazla taktıysa, kendini kaybedip, kendini aşıp, yolunu şaşırdıysa para duman etti o insanları…
Daha sonraları “parayla saadet olmaz” diye şarkılar söylendi durdu. Sonra da, neden olmasın, olur, olur bal gibi olur dendi ve bugünlere gelindi.
Sevgi demek, aşk demek altın demek diyenler oldu.
Paran var derdin yok, gücün var kudretin var, gerisinin önemi ehemmiyeti yok denilip geçildi.
Kefenin cebine sığmayan para dünyanın en kıymetlisi, en vaz geçilmezi olarak sınır tanımaz bir şekilde önüne konan bütün engelleri aşıp, yıkıp sel misali yol alıyor.
*****
Milattan önce fi tarihinde altın parayı bulan Lidyalılar hem kendi başlarına hem de dünyanın başına böyle bir dert açacaklarını göremediler mi, görmek istemediler mi, yoksa altının ışıltısı gözlerini mi kamaştırdı bilen yok…
Sonrası malum…
Altın para dünyanın en kıymetlisi oldu…
Aynı zamanda en vazgeçilmezi…
Savaşların, işgallerin, istilaların altından hep o çıktı…
Altın paranın ağa babası, bey babası olan Krezüs, altın severlerin, altını hayatının odak noktasına koyanların baş tacı…
Krezüs’ten sonra, tufan yaşandı, kıyamet koptu dünyamızda.
İşgaller, istilalar, savaşlar, altın için yanan, yakılan şehirler, katledilen insanlar o günden bugüne geldi…
Hâlâ herkes altın derdinde…
Altın para insan hayatına girdikten sonra insanlar insanlığından çıktı. Kılıçlar çekildi…Notalar, ültimatomlar, savaş ilanları, tehditler gırla gitti. Altın uğruna ocaklar söndü, barış katledildi.
Bir kese altına gemiler yakıldı…Tek bir altın için hayatlar söndürüldü…Altın insanoğluna hayır getirmedi.
*****
Sonra Karun çıktı meydana…Dünyada ne kadar altın varsa kendinde topladı. Anlatırlar ki, altınlardan tepeler oluşturan hazinelere sahipti…Hazinelerinin anahtarlarını, deve kervanları taşırdı.
Ne oldu Karun’a?
O altınlardan bir tekini dahi öbür tarafa götüremedi ayrılıp giderken bu dünyadan…
Bu iş kimseye ders olmadı, olacağı da yok…
Zaten olsaydı, yeni Krezüsler ve Karunlar çevrelemezdi dünyamızı…
Dünya malın olsa, tamamı külçe külçe altın olsa, sen gittikten sonra dünyada kalıyor. Kalıyor amma, kim inanıyor, kim öyle olduğunu düşünüyor?
İspanyollar, Orta Amerika’yı, Güney Amerika’yı soyup soğana çevirmişlerdi. Gemiler dolusu altın getirmişlerdi İspanya’ya. Bir ara dünyanın en zengin ülkesi oldu İspanya.
Nereye mi gitti onca altın?
İspanyollara sormak lazım…Ağlayanın malı gülene hayır etmez derler ya. Belli ki İspanyollara da hayrını görmedi o kanlı altının.
Altın sevgisi ölümcül bir sevgi. Ne kadar seversen ne kadar bağlanırsan, bir insanda var olması gereken bütün özellikleri birer, ikişer elinden alıyor. Geriye altın sevgisi adına hırs, kin ve sevgisizlik kalıyor. Bir de hiç sönmeyen, eksilmeyen Krezüs olma sevdası…