Yavaşlamak; hızı azalmak, hızı kesilmek ise; çok yorulmak, gücü takati kalmamak anlamında… Ancak karşımızda enflasyon var, hayat pahalılığı var, zamlar var, adına güncelleme denen belalı mı belalı bir kavram var. Öfkelensek biz kaybediyoruz… Kızsak kâr etmiyor… Güç kuvvet yetmiyor… Netice de enflasyon üzerine söylenen yavaşlamak ve hız kesmek tarifleri, başımızı döndürüyor. Bir enflasyona bakıyoruz, bir de cebimizdeki paraya, kaynayıp gidiyoruz araya…
Adamın yaşı seksenlere dayanmış, hanımının yaşı ya onunla denk ya da bir yaş daha büyük. Veyahut adam bir iki yaş büyük…
Yaşlar kemale ermiş ermesine de…Hoşgörü bir türlü öfkenin önüne geçememiş. Asabi haller ne hız kesmiş ne yavaşlamış.
Buzdolabında salatalığın biri çürümüş…
Ev hali, nihayetinde salatalık bu…
Çürür mü, çürür, ne var bunda diyeceksiniz demesine de…
Her ev aynı değil…
Kimi var güler geçer, kimi var kıyametleri koparır.
İşte bu evde kıyamet kopmuş…
Hem de bir salatalık için…
Adam, demediğini bırakmamış 60 yıldır aynı yastığa baş koyduğu karısına…
Sen zaten her zaman böyleydin diye bir başlamış kırmış paramparça etmiş kadıncağızın kalbini.
Sonra ne mi olmuş?
Bir salatalık için bana demediğini bırakmadı diye karısı küsmüş adama. Özür dilemezsen dünyada barışmam da demiş. Biri bir odaya, diğeri bir başka odaya kapatmış kendini…
Bir saat kadar sonra kızları aramış annesini, hemen anlamış durumu.
Yakınlarda oturan ağabeyini almış evinden çıkmışlar yola. İki kardeş, çalmışlar kapıyı, girmişler içeri…
Babanın hızı kesilmek bir yana, bulunduğu odada yüksek perdeden gürlemiş…
Savunmayın bana şu kadını diye…
Oğulları bir salatalık için annemin kalbini kırmışsın baba demiş. Bu kaçıncı oldu. Görmezden gel, gülüp geç, çürüdüyse çöpe at. Dur artık Allah aşkına. Bir salatalık için kıyameti koparmak hoş mu? Hem siz kardeşimle bana böyle mi öğrettiğiniz sevgiyi, hoş görüyü…
Neticede iki kardeş, barıştırmışlar ihtiyarları.
Dışarı çıktıklarında kız kardeşi, ağabey demiş, babam yarın bir gün domatesi, limonu, mandalinayı bahane edip yine kıyameti koparır. Adamın huyu bu… Can çıkar, huy çıkmaz dedikleri böyle bir şey galiba…Babamın ne öfkesi diner ne yavaşlar ne de hız keser!
*****
Yavaşlamak; hızı azalmak, hızı kesilmek ise; çok yorulmak, gücü takati kalmamak anlamında…
Ancak karşımızda enflasyon var, hayat pahalılığı var, zamlar var, adına güncelleme denen belalı mı belalı bir kavram var.
Öfkelensek biz kaybediyoruz…
Kızsak kâr etmiyor…
Güç kuvvet yetmiyor…
Netice de enflasyon üzerine söylenen yavaşlamak ve hız kesmek tarifleri, başımızı döndürüyor.
Bir enflasyona bakıyoruz, bir de cebimizdeki paraya, kaynayıp gidiyoruz araya…
*****
Neymiş, enflasyon yavaşlamış!
Kim demiş?
Rakamlar!
Rakamlarla aramız hiç iyi değil…
Onlar başka telden çalıyor, paramızın neye yetip yetmediğini bizden iyi bilen yok…
Çarşıda pazarda bizler geziyoruz. Marketleri dolaşma rekorları kırdık, bilen yok, gören yok dahası duyan yok…
Nerede ne ucuz, paramız neye yetecek, bizden daha iyi kim bilebilir?
*****
Her baba, her ev hanımı ekonomist oldu.
Diplomalarını da hayat denen üniversiteden aldılar.
Yüksek lisanslarını enflasyonla, doktora sınavlarını da güncelleme üzerine yaparak yürüyorlar geçim derdi denen virajı bol, korkuluğu olmayan uçurum kenarları yolun sürprizi olan bir yol da…
O uçurumdan düşen dibi görüyor. Bir daha iflah olması mucizelere kalmış…
Kimi dibin de dibi sayılan bataklığa düşmüş. Ne kurtul diye ip atan var, ne de tutun şu dal parçasına da çekeyim seni diyen…
Böyle bir manzara da enflasyon yavaşlayabilir mi?
Zamların ve güncellemelerin hızı kesilebilir mi?
*****
Açıklamalara bakarsanız, yavaşlama oldukça belirgin.
Fiyatların da hızı kesilmiş.
Hadi inşallah, az kaldı kurtulmaya diyenleri saymazsanız, açıklama yapanların yaptıkları açıklamaları bu yönde…
Başımızın püsküllü belası olan enflasyonun bu yavaşlamasını neden hissedemedik?
O sorunun cevabı muamma!
O cevap zor…
O cevap çetrefilli…
Her hâlükârda kaybetmek dedikleri bu herhalde…
*****
Nihayetinde, cep bizim cebimiz…
Cüzdan bizim cüzdanımız!
Para bizim paramız!
Alım gücü kalmayan, olmayan bir para ne yapar?
Saklanır cebinizde bir yere….
Ya da gider cüzdanın en kuytu köşesine, görünmez olmaya kalkar.
Paramız bile utanır oldu bizden…
*****
En büyük kâğıt paramız olan 200 liralık banknotun hali hal değil.
Tabi ki bizim de…
Çünkü, en çok hızı kesilen ve yavaşlayan o…
Bir kilo kırmızı et dahi alamıyor…
200 lira adı büyük Kozanoğlu misali, bozdurulduğu an, savruluyor, yalpalıyor, çırpınıyor, ben eskiden diyecek diyemiyor, nutku tutuluyor garibin.
Kahroluyor bu halden, bunalım geçiriyor.
Lakin yapacağı bir şey yok….
Geçtim etten, bir kilo peynire bile yetmiyor gücü…