Müyesser Yıldız
Müyesser Yıldız

Umudumuz Arap Aşiretleri mi?

featured

Adamlar alenen PKK’ya yardım yataklıkla yetinmeyip, artık “ortaklarının bağımsızlığına yardımcı olmaktan” söz ediyor; ama Türkiye bu koalisyonda kalmaya devam ediyor. Söz konusu koalisyon şimdi de PKK ile Arap aşiretlerini barıştırma çalışmalarını yürüttüğüne göre; Ankara bir yandan -bizzat Erdoğan’ın ağzından- Arap aşiretlerinin mücadelesine desteğini açıklarken öte yandan onların PKK ile barışmasını istiyor ve destekliyor konumuna düşmüş olmuyor mu? Bu nasıl politikadır; anlayan beri gelsin!..

 

Suriye’nin doğusundaki ülkenin en zengin petrol yataklarının bulunduğu Deyrizor’da, PKK/YPG’nin kılıf örgütü Suriye Demokratik Güçleri ile Arap aşiretleri arasında 27 Ağustos’tan bu yana çatışma yaşanıyor.

Çatışmanın sebebiyle ilgili çeşitli iddialar var. Konumuz bu sebepler değil; aşiretler tarafından ele geçirdiği bildirilen bölgelerin Rus Hava Kuvvetleri’nce bombalanması, yani Rusya’nın PKK/YPG’li teröristlerin imdadına yetişmesi.

Hem de Erdoğan’ın Soçi’ye yapacağı ziyaret öncesinde.

Ülkemizin güvenliği ve bekası açısından bölücü teröristlerle mücadelenin tahıl koridorundan daha önemli ve öncelikli olması, haliyle de Erdoğan-Putin görüşmesinde ağırlığın bu konuya verilmesi, en azından Rus uçaklarının Arap aşiretlerini neden bombaladığının sorulması gerekirdi, değil mi?

Ama öyle olmadı. İktidar ve medyası tahıl koridoruna odaklandı. Putin’in tavrında en ufak bir değişiklik görülmediği halde Erdoğan’ın “başarı” yazdığı anlatıldı. ABD’den de Êrdoğan’a kocaman bir “teşekkür” geldi.

Suriye’deki bölücü terör örgütü ile Arap aşiretlerinin bombalanmasına dönersek; ortak basın toplantısında Erdoğan, “Suriye’deki son gelişmeleri de değerlendirdiklerini” belirterek, “İkili ilişkilerimizi bugüne kadar iyi komşuluk, dostluk, samimiyet ilkeleri temelinde ülkelerimizin ve bölgemizin çıkarına hizmet edecek şekilde ilerlettik.” dedi.

Putin ise Suriye’de Türkiye ile olan iş birliğine değer verdiklerini, bu ülkedeki krizin çözümü konusundaki temel ilkelerde hemfikir olduklarını söylemekle yetindi.

Şöyle Kısa Bir Özet” Açmış

Neyse ki, konu dönüş yolunda gündeme geldi. Beraberindeki gazeteciler, Putin’le görüşmede Deyrizor’daki çatışmalarını ele alınıp alınmadığını ve yaşananlara dair görüşlerini sorunca, “Doğrusu konuyu Sayın Putin açmadı. Ben şöyle kısa bir özet açtım.” dedikten sonra şu değerlendirmeleri yaptı:

Suriye’deki bu gelişmelerde PKK’ya YPG’ye karşı artık Arap aşiretlerin bir bütün haline geldiğini, hatta şu anda katılımın artmasıyla Arap aşiretlerin güçlendiğini görüyoruz. Sayın Putin de bölgenin sahipleri olarak Arap aşiretlerinin bir araya gelerek, terör örgütüne karşı mücadele vermesinin önemli olduğunu söyledi. Şu anda yaşanan, Arap aşiretlerinin birlik, beraberlik içerisinde kendi topraklarına sahip çıkma hamlesidir, adımıdır. Bu bakımdan yaşananları önemli buluyorum. Arap aşiretler oraların gerçek sahipleridir. Oraların gerçek sahipleri bu terör örgütleri değildir. Ne PKK ne YPG buraların sahibi değil, bunlar sadece terörist. Aşiretlerin bir araya gelmek suretiyle PKK’ya, YPG’ye karşı koydukları tavır, haysiyetli bir onur mücadelesidir. Hem millidir hem yerlidir. Terör örgütünün bölge halkı için ne kadar büyük bir tehlike olduğu bir kez daha görülmüştür. Bir terör örgütünü başka bir terör örgütüyle yok etmenin de mümkün olmadığı umarım görülmüştür.”

Devamında, “ABD ve Rusya’ya PKK/YPG’nin terör faaliyetleri ve ülkemizi tehdit eden faaliyetlerine yönelik bilgilendirmeleri sürekli yaptıklarını” kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

Bu konuda muhatap ülkelere gerekli uyarılarımızı yaptık, yapıyoruz. ABD’nin bu terör örgütüne yaptığı mühimmat ve silah yardımının bölgenin huzuruna hizmet etmediği görüldü. Terör örgütüne verilen her silah, bölgede akan kanın sürmesine, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün bozulmasına hizmet etmektedir.”

Yıllardır muhatap ülkelere gerekli uyarıları yapmakla kalmadık; askerimizle, ÖSO’muzla Suriye’deyiz. ABD ve Rusya’yla anlaşmalar imzalandı. Ama değişen bir şey yok.

Bir vakitler ÖSO için, “tıpkı Kurtuluş Savaşımızdaki Kuvayi Milliye güçleri gibi” denmişti.

Şimdi de Arap aşiretlerinin hem milli hem yerli olduğundan ve PKK/YPG’ye karşı haysiyetli bir onur mücadelesi verdiklerinden söz ediliyor.

Görülen o ki, yeni umudumuz bu aşiretler!..

 

Biz de mi Aşiretlerin PKK ile Barışmasını İstiyoruz?

Ancak ortada, “bu ne yaman çelişki” denecek bir tablo var. Şöyle ki;

Deyrizor’daki çatışmalardan sonra PKK/YPG’nin baş patronu ve hamisi ABD devreye girdi. ABD’nin Suriye Büyükelçiliği, Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu ilişkilerinden sorumlu Müsteşar Yardımcısı Ethan Goldrich ile IŞİD’e Karşı Uluslararası Koalisyon Güçleri Genel Komutanı Joel B. Vowell’ın Demokratik Suriye Güçleri (DSG), Demokratik Suriye Meclisi (MSD) ve Deyrizor’daki aşiretlerin liderleri ile bir araya geldiğini duyurdu.

Görüşmelerden sonra tarafların, “Deyrizor sakinlerinin şikâyetlerinin değerlendirilmesi, dış güçlerin Deyrizor’a müdahale etme tehlikesinin, sivillerin ölüm ve kayıplarının önlenmesi ile şiddetin mümkün olan en kısa süre içerisinde azaltılmasının önemi konusunda hemfikir olduğu”, ayrıca Goldrich ve Vowell’ın, IŞİD’e karşı mücadelede ABD’nin DSG ile güçlü ortaklığının önemini tekrarladığı bildirildi.

IŞİD’e karşı Uluslararası Koalisyon’dan yapılan açıklamada da; şöyle denildi:

Bölgesel güvenlik ve istikrarı desteklemek amacıyla IŞİD’in kalıcı yenilgisini sağlamak için Suriye Demokratik Güçleri ile birlikte çalışmaya odaklanmayı sürdürüyoruz. Dikkatlerin bu kritik çalışmadan ayrılması istikrarsızlık yaratıyor ve IŞİD’in yeniden canlanma riskini artırıyor. Kuzeydoğu Suriye’deki şiddet sona ermeli ve kuzeydoğu Suriye’de IŞİD tehdidinden arındırılmış barış ve istikrarın yaratılmasına yönelik çabalar geri dönmelidir. Birleşik Müşterek Görev Gücü – Doğal Kararlılık Operasyonu, IŞİD’in kalıcı olarak yenilgiye uğratılmasında ortak güçlere danışmanlık, yardım ve olanak sağlamaya odaklandığını bir kez daha teyit ediyor.”

Özetle ABD, hem Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon hem de IŞİD’e karşı Uluslararası Koalisyon üzerinden terör örgütünün arkasında durduğunu vurguladı.

Deyrizor’da taraflarla görüşen Müsteşar Yardımcısı Ethan Goldrich’in Suriye’deki teröristlerle Barzani yandaşlarını birleştirmeye çalışan isim olduğunu, General Joel B. Vowell’ın da sadece 10 gün önce -Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da Bağdat’tayken- IŞİD’e Karşı Uluslararası Koalisyon Güçleri’nin komutanlığını devraldığında “misyonunu” şu sözlerle açıkladığını hatırlatalım:

Özgürlüğün bıçak sırtında yaşıyoruz. Buradaki misyonumuz IŞİD’i yenilgiye uğratmaya devam etmek, ortak güçlerimizin iyileşmesine ve bağımsız olmasına yardımcı olmaktır. Bu benim odak noktam olacak.”

Ülkemizi özellikle ilgilendiren de işte bu, IŞİD’e karşı Uluslararası Koalisyon Güçleri.

Sebebini defalarca yazdık, tekrarlayalım: Eylül 2014’te kurulan o koalisyonun üyelerinden birisi de Türkiye. Hatta -Kuveyt ve Hollanda ile birlikte- Koalisyon bünyesindeki Yabancı Terörist Savşçılar (YTS) Çalışma Grubu’nun eşbaşkanlığını yapıyor.

Adamlar alenen PKK’ya yardım yataklıkla yetinmeyip, artık “ortaklarının bağımsızlığına yardımcı olmaktan” söz ediyor; ama Türkiye bu koalisyonda kalmaya devam ediyor.

Sözkonusu koalisyon şimdi de PKK ile Arap aşiretlerini barıştırma çalışmalarını yürüttüğüne göre; Ankara bir yandan -bizzat Erdoğan’ın ağzından- Arap aşiretlerinin mücadelesine desteğini açıklarken öte yandan onların PKK ile barışmasını istiyor ve destekliyor konumuna düşmüş olmuyor mu?

Bu nasıl politikadır; anlayan beri gelsin!..

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!