Kendisine hakaret eden Abdulhamid adlı bir vatandaşa cevap verdiği için milli voleybolcumuz Ebrar Karakurt’u “ceddimizi aşağılamakla” suçlayıp kendisinin milli takımdan atılmasını isteyenler, keşke Ebrar kadar şu işlerle de ilgilense!..
Ankara’daki TEKNOFEST etkinlik alanını ziyaretinde, sığınmacılar konusuna değinen Erdoğan, devlet olarak iyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan, mağduru şarlatandan ayırarak, gereken ayrıştırmayı ve gereğini zaten yaptıklarını belirtip şöyle konuştu:
“Hiç merak etmeyin, bu ülke ne yolgeçen hanıdır ne bedavacı yatağıdır ne de kimsenin istilaya cüret edebileceği sahipsiz bir memlekettir.”
Bal Gibi de Yol Geçen Hanıyız
Maalesef ülkemiz bal gibi de buz gibi de “yol geçen hanına”, “bedavacı yatağına” ve adeta “sahipsiz bir memlekete” dönüştü.
Bundan kastımız; sadece her Allah’ın günü Van’dan Edirne’ye kaçak göçmenlerin yakalanması veya yurdun dört bir yanından DEAŞ hücrelerinin fışkırması değil, diplomatik anlamda da “yol geçen hanı” gibi olmamız.
İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’la ilişkilerdeki gelgitler ortada.
Dün yazdığımız Yunanistan karşısındaki halimizden devam edelim.
30 Ağustos Zafer Bayramı’mıza yönelik hezeyanlarının ardından Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Georgios Kotsiras, beraberindeki Yunan diasporasıyla birlikte İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi’ne geldi. Ortodoks medyasına göre; “Konstantinopol”ün, Patrikhane’nin duyurusuna göre de “Polis”in Yunanistan Başkonsolosu Georgina Soultanapoulou’nun eşlik ettiği ziyarette; Patrik Bartoholomeos’un, “Ekümenik Patriklik ve Konstantinopol/City’deki Rumlara azalmayan ilgisi sebebiyle Yunan devletine teşekkür ettiği” bildirildi.
Söz konusu ziyaretle ilgili Dışişleri Bakanlığı’mızdan izin alındı mı veya bilgi verildi mi diye sormamıza gerek yok. Zira AKP iktidarında sadece Yunan yetkililerin değil, ABD’den Fransa’ya, Arnavutluk’tan Makedonya’ya, Polonya’dan Ukrayna’ya onlarca Devlet Başkanı, Başbakan ve bakanın Lozan’ı çiğneyerek burayı yol geçen hanına çevirmesi vaka-i adiyeden sayılıyor.
Hemen bir de Batı Trakya’daki soydaşlarımızın durumunu hatırlatalım. Yunanistan, soydaşlarımızın seçtiği müftüleri tanımayıp kendi atadığı müftüleri muhatap alıyor. Türkiye’den birilerinin seçilmiş müftüleri ziyareti ise adeta krizlere yol açıyor.
Sıcak bir örnek: Geçtiğimiz ay Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Hasan Küçük’ün Yunanistan’a girişine izin verilmedi. Sebebi, Küçük’ün 25 Nisan’da Batı Trakya Türklerinin haklarını savunma adına yaptığı bir konuşmaymış.
Olaya sadece İYİ Parti Sözcüsü Kürşat Zorlu tepki gösterdi. Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği’nin kamuya yararlı bir dernek ve Türk azınlığın hak arama mücadelesinde çatı kuruluşu olduğunu kaydeden Zorlu, Küçük’e konulan yasak kararının derhal düzeltilmesi için Dışişleri Bakanlığı’mızı gerekli girişimleri yapmaya, Yunanistan makamlarını da bu yanlıştan dönmeye davet etti.
İşte onlar, işte biz; “mütekabiliyet”te bile bulunamıyoruz!..
Bunu da Yapıyor
Vazgeçtik Yunanistan’a karşılık vermekten, kendi vatandaşımıza bile söz geçiremiyoruz.
Neden mi söz ediyoruz?
Fener Rum Patrikhanesi’nin 2019’da New York Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposluğuna atadığı, halen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve Patrikhane Meclisi üyesi olup her vesileyle İstanbul’a gelen Başpiskopos Elpidophoros Lambriniadis hakkında onlarca yazı yazdık.
Sebebi; 19 Mayıs’ı “Pontus soykırım günü” olarak anması, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın yıldönümlerinde Türkiye için “işgâlci” demesi, Patrikhane konusunda ülkemizi Biden’a şikâyet etmesi, Ayasofya’nın camiye çevrilmesi üzerine “ulusal yas” ilân etmesiydi.
Son icraatı ise geçen ayki Lozan Antlaşması’nın 100’üncü yıldönümünde ABD’de düzenlenen Lozan karşıtı bir toplantıya hamilik etmek olmuştu.
Meğer Türkiye karşıtı daha başka yapacakları varmış!..
Malûm; Yunanistan, Millî Mücadele’mizi, özellikle İzmir’in 9 Eylül’deki kurtuluşunu “küçük Asya felâketi” olarak nitelendirip hafta boyunca çeşitli etkinlikler düzenliyor.
Geçen yıl bu kervana Lambriniadis de katılıp, “Küçük Asya Holokostunun anılması” başlıklı bir Başpiskoposluk genelgesi yayımladı. Genelgede şu ifadeler kullanıldı:
“Çok sayıda cana mal olan ve Pontos’taki Hellespont (Çanakkale Boğazı) ile Küçük Asya kıyılarındaki Yunanlıların çehresini değiştiren Küçük Asya holokostunun yüzüncü yıldönümündeyiz. Anadolu’nun dört bir yanında nefret ve zulüm ateşleri, şehirleri ve binlerce yıldır var olan Helen medeniyetini küle çevirdi. Bir milyondan fazla insan evlerini terk etmek ve hayatlarını yeniden kurmak zorunda kaldı. Bu, dünyanın dört bir yanına ulaşan Yunan diasporasını yaratan ruhların dağılmasının başlangıcıydı… Başpiskoposluk olarak, Küçük Asya holokostunu hatırlamak konusunda daha da büyük bir sorumluluğa sahibiz, çünkü kökenlerimiz onların külleri ve gözyaşlarıyla karışmıştır.”
Dahası; İzmir’in işgâli sırasında Yunan askerlerini karşılayıp kutsayan ve “Türkleri öldürmenin görev” olduğunu söyleyen dönemin İzmir Metropoliti Hrisostomos şehit ilân edildi.
Ebrar Kadar Şunları da Dert Etseler
Lambriniadis’in “küçük Asya felâketine” ilişkin bu yılki icraatı mı?
Şimdi de Fener Rum Patrikhanesi’nin ABD’deki temsilcisi konumunda olan ve Yunanistan’ın “Megali İdea”sını gerçekleştirmeyi hedefleyen “Ekümenik Patrikhane Archonları”nın 10 Eylül’de düzenleyeceği bir seminere hamilik yapacak.
Seminerin konu başlığı şu: “Osmanlı’nın Son Döneminde 30 Yıllık Hıristiyan Soykırımı, 1894-1924.”
Üç akademisyen, “Pontuslu Süryani” bir ressam-gazeteci ile ABD ve Kanada Pan-Pontus Federasyonu Başkanının katılacağı seminerde neler mi ele alınacak?
“1894-1924 yılları arasındaki Hristiyan soykırımı (Ermeni, Süryani ve Rum Ortodoks) ve özellikle Smyrna’nın [İzmir] Rum Ortodoks Hristiyan sakinlerine yönelik, Smyrna’nın yakılmasına ve 1923’te Rum ve Türk nüfusun mübadelesine yol açan zulüm…”
Ez cümle; sadece birkaç gün önce yine İstanbul’a, Patrikhane’ye gelen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Lambriniadis, ABD’ye döndükten sonra Sultan Abdülhamid dahil hem Osmanlı’yı hem de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni “soykırım” yapmakla suçlayacak.
Sırf Batı Trakya’daki soydaşlarımızın haklarını savunan bir konuşma yaptığı için Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Hasan Küçük’ün Yunanistan’a sokulmamasının altını çizip soralım:
Türkiye’nin benzer bir karar alması için acaba Lambriniadis’in daha ne yapması gerekiyor?!
Son söz; kendisine hakaret eden Abdulhamid adlı bir vatandaşa cevap verdiği için milli voleybolcumuz Ebrar Karakurt’u “ceddimizi aşağılamakla” suçlayıp kendisinin milli takımdan atılmasını isteyenler, keşke Ebrar kadar şu işlerle de ilgilense!..