Cemre titreşimlerinin , onun arkasından da , coşkulu bahar ılıklığının hissedildiği , sadece hissetmekte değil beklendiği , arzulandığı , özlendiği zaman tünelindeki yolculuğumuz devam ediyor. Sadece burada , tünelin sonunda ki ışığı görmek istemiyoruz. Zamanın tükenişinin ne demek olduğunu biliyoruz. Hangi insan , boyut değiştirmeyi can-ı gönülden arzular ki… Kalabalıklar içinde gürültülü patırtılı bir hengame mevcûtken , loş , ıssız , soğuk , donuk , titrek sokaklar ne denli cazibeli olur ki… Merhaba , imdada yetiş. Yoksa derinlerden çıkamayacağız… Merhabalar , olsun merhabalar…
Bu psikolojik motivasyonun , arkasından gelde , Recep’ le uğraş , Kemal’ le uğraş. Ama mecburuz. İşimiz bu… Bir kenarından girmeye çalışalım mı… ” Kim geliyor ” , kime ” Baybay ” denecek , aman sana ne git , güzel bir belgesel bul ve dal içine… Bu işin kolay tarafı. Fırtına kuşu karakteri buna müsade eder mi , mümkün değil. Duygularımın esaretinden kurtulamayan cisminin yapacak hiç bir şeyi yok…
Kripto gene ağzında bir laflar gevelemeye başladı. ” Baybay ” lafından türeyen şekliyle , ” Biz O’na , bu kadar hizmeti oldu , gülerek Baybay diyeceğiz. ” diyor. Bir yazımda yazmıştım , geçmişte Devr-i Sabık yaratmayacağız diyerek , İktidar yanlılarının yüreğine su serpmiş ve zihin altında ki gizli mesajını vermişti. Ben gibi bazı kimselerin tepkilerinden sonra da , lafı hesap sorulacağına taşımıştı. Bu detayın en azından gözümden kaçmadığını , siz okurlarıma belirtmek ve hatırlatmak isterim…
Seçim takvimi , Hac farizesini yerine getirecekler düşünülerek geri çekildi. Bu çekilmeyle aynı zamanda ikinci kuş vurma da sağlandı. Genç ve tahsilli neslin AKP ye fazla itibar etmemesi yüzünden , Üniversitelerin imtihan yoğunluğu olan vakitleri , Efendi’mizce uygun görüldü… Vurdumduymaz kesimin , yazlık istekleri , Nisan-Mayıs ayı içinde gerçekleşir , oy vermeyi fazla gerekli görmezlerse , Mayısta olsa Mart soğuğu ve nereye yağacağı belli olmayan karı ile karşı karşıya kalabiliriz. Bu yüzden , her sorumlu kişinin , bildiği bir sorumsuzu markaja alması gerekmektedir…
Borsa bir Ülke’ nin ekonomik namusudur. Oradaki düşme kalkma , bir sürtüğün düşüp kalkmasıyla eşdeğerdir… Benim olmayacasıca bücür , beceriksiz bitkisel hemşehrim var ya , hani uyguladığı ekonomik programı (!) telaffuz edemeyen , okuyamıyan bile , ne yaptı biliyor musunuz… Giderayak , kazanın dibini sıyırma telaşında ki , bir türlü doymayan sefillere , garip vatandaşın parasını peşkeş çekti… İnsanlar , bunu bir şey bilir belledi , lafına itibar etti , O’ da , Fareli Köyün Kavalcı’sının final kısmında olduğu gibi , kandırdıklarını felakete boca etti… Malesef Ülke’ miz , bunlar kadar açgözlü , doymak bilmez , kanaat katili bir gürûhu görmedi…
Arasıra soruyorsunuz , bunların yaptığı iyi bir şey yok mu diye… Adil olmak gerekirse ” Var ” demek durumundayım… Mesela , rüşveti bitirdiler , hayır hasenatı arttırdılar.. Hepinizin bana şüpheyle baktığının farkındayım. Altından ne hinlik çıkacak ” Dubakalım ” diyenleriniz de çoğunluktadır diye düşünüyorum. Kimseyi çözüm için yüksek matematik girdaplarına sokup uğraştırmadan sadede geleyim… Eskiden , insanlar çoğu işlerini rüşvetle hallederdi. Mesela trafik polisi için kılıf ” Çorba parası ” denilirken , ufak işlerdeki memurlara verilen ” Çay Parasıydı ” İşin boyuru arttıkça , ” Çocuğa birşeyler alırsınla başlayıp , ” Okul Parasını , amcasından olsun” a uzanan bir yol vardı. Ara durakları hızlı geçtim , siz boşlukları doldurun…TRT de çalıştığım zamanlar , canlı rüşvet görüntüleri bile beğeninize sunuldu… En hayret ettiğim de , bir arkadaşımın , Patronu kaynaklı anlattıklarıydı… Büyük bir ihale için , çanta dolusu parayla ilgilinin odasına gidiliyor… Adam(!!!) çantayı açıp bakıyor ve muhatabına fırlatıyor… ” Amerika da çocuk okutuyorum. Bir yıl bile yetmez ” diyerek…
Gene günümüze doğru yaklaşalım… Deprem genel bir afettir. Siyasal tercih ayırt etmeden , herkesi etkiler. Bu gerçeğin dışında ki tüm yaklaşımlar çıldırmışlığın alâmetleridir. Bir densiz çıkıp ta “Cumhur İttifakı olarak burdayız ” derse , daha şiddetli depremi yaşarız… Aynı adam (lafın gelişi ), yaşanan aksaklıkları dile getirenlere ” Bunları not ediyoruz ” derse , esas deprem hemde 9.9 şiddetinde olmuş demektir… Siz oradaki insanların acısını ranta çevirmeye kalkacaksınız , bizlerde sessiz kalacağız… Yok öyle bir bolluk… Adlarımızı en başa yazın , bu ancak gurur abidemiz olur…
Gelmiş geçmiş , en Soylu Bakamıyan’ ımız ekran karşısına geçmiş ağlıyor. Bana göre kendine ağlıyor. Oturduğunuz , bulunduğunuz O yerler ağlama yerleri değil , icraat yerleridir… Ağlamaya hakkı olan vatandaştır. Sizin göreviniz onları ağlatmamaktır… Birde sakallılık modası çıktı. Sakın vakitsizlikten zannetmeyin. Göbels türü propoganda ve imaj-macker taktikleridir… Ey koca sağlık Bakamıyan’ ı… Senin , ayakta kalması gereken hastanelerin yerle yeksan olmuş utanmadan sakallı sakallı dolaşıyorsun. Vakti zamanında bunları niye elden geçirmedin. Niye sağlamlaştırmadın , niye… Şimdi o sakalı kes , yüzüne gözüne karalar çal… Bu arada , adımın not alınması gerekiyorsa da , en başa yaz…
Hadi iyisiniz. Benden kurtulma vaktiniz gelmiş… Allah’ a emanet olun , hoşça kalınız…