Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Kelimeler kifayetsiz kalıyor. İnsan ne dese nasıl dese bilemiyor. Büyük bir felaket yaşıyoruz. Haberi aldığımda önce hepiniz gibi dehşete düştüm. Sonra en iyisi hemen depremin olduğu bölgeye gitmek aklıma geldi. Aradım başkanlarımızı ‘Kalkın gidiyoruz’ dedim. Gittik, Hatay’a vardık. Gördüklerim nasıl anlatılır inanın bilmiyorum. Rüyada gibiydik. Gördüğümüz gerçek olamayacak kadar korkunç ve kabustu. Ne gökyüzü maviydi, ne de bulutlar vardı. Kadim şehirlerimizde ölümden başka hiçbir şey yoktu.
Gece indiğinde tümüyle tükenmiştik. Buz gibi bir soğuk ve gerçek bir zifiri karanlık. Dinlenmeye çekildim ama dinlenmek mümkün değil, uyumak mümkün değil. Gözlerimi kapatıyorum, o çocuklar, o isimler gitmiyor aklımdan. Halkımızın acısını düşünüyorum. Torunlarımı düşünüyorum. Duygularım karmakarışıktı.
Düşündüm bu ülkede her şeyi bölüştüler, acılar hariç. Acıları hiç kimse bölüşmeyecek mi diye sordum, kendi kendime ve vicdanıma sordum. Düşünmeye başladım. İşte o zaman o an içimde bir şey koptu. Anladım ki ben artık eski ben olamayacağım. O an itibarıyla aynı Kemal değildim. Kalktım basın müşavirim Ömer’i aramaya koyuldum. Telefon hatları çekmiyor. Hiçbir şey çalışmıyor.
Herkeste aynı travma. En zor zamanda nerede duracağımızı söylemem lazım. Gelecekte torunlarımın soracağı sorulara bu gece benim yanıt vermem lazım dedim. ‘Erdoğan ile siyaset üstü hizalanmayı reddediyorum’ dedim. Ne kendisiyle, ne sarayıyla ne de çeteleriyle hizalanacağım. Ne siyaset üstüne, ne siyaset altına, ne ölümüne ne dirimine ne de milleti için var olmayan bir devlet yapısıyla hizalanacağım. Milleti için, evlatları için var olmayan bir yapıyı yüceltmeyeceğim. Bunu söyledim. Asla, asla ve asla yüceltmeyeceğim. Dayanışacaksam da milletim ile dayanışacağım. Bu ülkenin 84 milyon canı var.
Halkına hep hüzün ören bir ülkede yaşamaya devam mı edeceğiz? Cumhuriyetimizin bir yüzyılı geçti, ikinci yüzyılımız daha iyi olmasın mı? Halkının derdine koşamayan, bir devleti toplamaya, değiştirmeye, iyileştirmeye çalışmayacak mıyız? Bunun zamanı gelmedi sevgili halkım? Yazımızı öldürdüler ama artık bir baharı yaşatmayalım mı bu çilekeş halkımıza? İkinci yüzyılda daha iyi bir şey istemeyecek miyiz? İsteyeceğiz elbette. O zaman net konuşmamız lazım. Göz yaşlarımızın, gözlerimizi bulandırmasına izin vermeyelim. Bizim bir iktidara değiştirmekten çok daha derin meselelerimiz var. İktidarı değiştireceğiz orası kolay. Hepimiz biliyoruz ki değişim, bir iktidarı değiştirmekten büyük olmalı. Zihniyeti değiştirmemiz lazım. Zihniyet değişmedikçe bu sorunlarla hep karşılaşacağız.
Bu ülkeyi enkaz altında bırakan düşünce şeklini kökünden kurutmamız lazım. Değerlerimizi yeni baştan örmemiz lazım. Devlete yaklaşımımızı değiştirmemiz gerek. Beşli çeteler koca hazineyi soyuyor. İmar affı çıkar diye, kat çıkıyor. İmar affı veriliyor. Soygunculara susuluyor. Şehirler rant üzerine inşa ediliyor.
Değişime bu vahşi neoliberal tek adam rejiminden başlayacağız. Değişim burada durmayacak. Halkı ilgilendiren her alana sirayet edecek değişim. Şafak söktüğünde evsiz, barksız, aidiyetsiz kalan kuşlar bu ülkede yuvalarını yeniden bulacak. Devlet artık depremler karşısında aciz kalmayacak ve bu kabus bir daha yaşanmasın. Haramdan, düzensizlikten, riyadan siyaset elini çekecek.”