Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Demokrasiye inanıyoruz. Demokrasi olmazsa olmazımızdır. O nedenle temel sloganımız Türkiye Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmaktır. Geçmiş yüzyılın acıları var. Demokrasiye yapılan darbeler var. Askeri, sivil darbeler var. Türkiye’nin bütün bunlardan artık kurtulması lazım. Yeni bir yüzyıla güzelce gülümseyerek ve huzur içinde girmeliyiz. Dolayısıyla önümüzdeki seçimler, önemli seçimler. Demokrasiye inanıyorsak, düşünce özgürlüğüne de inanacağız.
Siyasal partilerin kapatılması askeri dönemlere ait bir gelenektir. Artık demokrasilerde siyasi partiler kapatılmaz. Çünkü hangi siyasi partinin iktidar olup olmayacağını egemen güçler değil, bizzat 85 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı karar verecektir. O nedenle demokrasi vazgeçilmezimizdir. Partileri kapatıp hazine yardımını kesmek gibi demokrasi dışı uygulamaları asla kabul etmiyoruz ve doğru bulmuyoruz. Ve hep beraber ‘Yaşasın demokrasi, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.’
Öyle bir noktaya geldik ki tehdit ediyorlar. Gücü elinde tutan, tehdit etmeye başlıyor. ‘Dokunulmazlığınızı kaldırırız’ diyorlar. CHP’li Ali Mahir Başarır ve İYİ Partili Lütfü Türkkan’ın dokunulmazlıklarını kaldırmak için komisyonu topluyorlar. Bizim Cumhuriyet Halk Partililerinin, milletvekillerinin ben dahil dokunulmazlıklarını kaldırmazsanız namertsiniz. Biz kul hakkı yemedik ki korkalım. Düşüncelerimizden ötürü mü yargılamak istiyorsunuz, yargılayın. Yolsuzluk yapmadık ki korkalım. Sizler gibi değiliz. Sizlere de benzemek istemiyoruz. Biz anlı ak tertemiz annemizin sütünü içtik. Bizi dokunulmazlıkla tehdit edebileceklerini sanıyorlar. Korkmuyoruz, korkmayacağız. İnandığımız yolda kararlılıkla yürüyeceğiz.
Öncelikle kalemini satmayan haber peşinde koşan öğrendiği haberi doğrulatan sonra bunu haberleştiren namuslu bütün gazetecilere hepimizin şükran borcu var. Biz olayların perde arkasını çoğu zaman onlardan öğreniyoruz. Onurlu bir gazeteci asla kalemini satmaz.
Ocak ayının gazeteciliğimiz açısından büyük acılar barındırdığını bilmenizi isterim. Metin Göktepe, Uğur Mumcu, Ahmet Temel Kışlalı, Hırand Dink onlardan biriydi. Ocak ayının demokrasi tarihimiz açısından da medya tarihi açısından da özel bir önemi var. Elbette ki basın özgürlüğünün olmadığını biliyoruz. Kalemini satan ama kendilerine gazeteci diyenleri de biliyoruz. Televizyonlara çıkıp AK Parti adına konuşan, kalemini satan, düşüncesini satan, aklını saraya kiralayan sözde gazetecileri de biliyoruz. Onlar da meraklanmasınlar bu ülkeye demokrasi geldiğinde onlar televizyonlara çıkamayacaklardır. Bir daha kalemlerini satamayacaklardır. Kalemini satmayan yürekli gazetecilerin 10 Ocak Gazeteciler Günü kutlu olsun diyoruz.
Polislerimizin, jandarmamızın intiharına yol açan olayları biliyoruz. Bu konuda son derece yetkin araştırmacıların yaptıkları çalışmalar var. Ağır çalışma koşullarının ne olduğun biliyoruz. Fazla mesainin yeteri kadar verilmediğini biliyoruz. İkinci şart zulmüne de asla izin vermeyeceğimizi de sizin bilmenizi istiyoruz. Emekli polislerimiz var ilkokul ortaokul mezunu onların da intibak haklarını sağlayacağız. Tayinler, terfiler kesinlikle liyakate göre yapılacak. Güvenlik güçlerimizin örgütlenmesine izin vereceğiz. Örgütlenecek ve haklarını arayacaklar. Uzman jandarma okullarında geçen sürenin hizmetten sayılmasını sağlayacağız. Sözleşmeli uzman çavuş olmaz vatan savunmasının sözleşmesi olmaz. Tamamını kadrolu yapacağız.
Bütün bunları sağlıklı işleyen bir devlet mekanizmasıyla yerine getireceğiz. Kamu kurumunun da bir amacı var toplumda huzuru sağlamak. Eğer huzuru ve güveni sağlamazsanız o zaman toplum kutuplaşır ve iç çatışmalara zemin hazırlayan bir ortama sürüklenir. Türkiye için en büyük risk şu anda budur. Ne kadar büyük bir haksızlıkla zaman zaman karşı karşıya kaldığınızı biliyorum ama sükunetimizi koruyacağız, bekleyeceğiz. Sandığa gittiğimiz zaman demokrasiden, özgürlükten, insan haklarından yana, haksızlıklara karşı adaleti savunan bir anlayışla oyunuzu kullanacağız. Böylelikle saray ve şürekasını artık bu ülkeden temizleyip atacağız.
21.yüzyıldayız. 2 bin 400 yıl önce gerçeği söyleyen Platon’un sözleri 21. Yüzyılın Türkiye’sinde iktidar tarafından asla dikkate alınmıyor. Mallarını ve mülklerini koruyorlar ve üstlerine yeni mal ve mülkler ekliyorlar. Vatandaşın derdi onların derdi mi? Asla onların derdi değil. Sonuç, Türkiye yönetilmiyor. Türkiye savruluyor.”