Türkiye’nin ekonomik büyüme oranları yılın ilk yarısında güçlü bir görünüm sergilemekle beraber, 3Ç22 dönemi önceki dönem patikasının yavaşladığını ancak görece güçlü bir büyüme performansının devam ettirilebildiğini gösterecektir. Türkiye ekonomisinin büyüme oranları, Covid öncesine göre güçlü bir profil çiziyor gibi görünüyor. Güçlü bir turizm sezonunun ekonomiye kaynak girişi açısından destekleyici olduğu, enflasyon nedeniyle özel tüketimin ön plana çıktığı ve net ihracatın pozitif katkı sağlamaya devam ettiği bir ortamda, 1Y22 döneminde %7,5’in üzerinde bir büyüme patikasına ulaşıldı. Turizm ve hizmet aktivitesi mevsim şartlarından da yararlanarak olumlu katkı verse de, sanayi ve ihracat tarafına gelen yavaşlama etkisinin kısmi olarak 3Ç22 döneminde görülmeye başlanacağını hesap ediyoruz.
Bu kapsamda yıllık büyümenin 2Ç22’deki %7,6’dan kısmi şekilde yavaşlamasını ve 3Ç22’de %4,8’e gelmesini bekleriz. Bu, aynı zamanda Türkiye ekonomisinin uzun vadeli ortalama büyüme patikasına paralel olacaktır.
Reel GSYH büyüme hızı (mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış) ve uzun vadeli büyüme rotası karşılaştırması… (Zincirleme hacim endeksi, pandemi başlangıcı olan 1Ç19 baz alınarak Faktör 100 ile normalize edilmiştir.) Kaynak: Bloomberg, TÜİK, Tera Yatırım
Bu ortamda öncelikle iç talep kanalına odaklanmak istiyoruz. Yüksek enflasyon ortamı tüketici davranışlarında önemli bir talep kayması yaratmış ve bunun sürekli artan fiyatlar nedeniyle özel tüketim tarafında satın alma isteğini ön plana çıkarmıştır. Ancak yüksek ve yaygın derecedeki enflasyon kişilerin reel harcanabilir gelirlerini önemli ölçüde eritmekte ve bu da talep kabiliyetini olumsuz etkilemektedir. İç talepteki enflasyon kaynaklı yavaşlama etkisini özel tüketim tarafında kayda değer şekilde görebiliriz. Çünkü kişisel harcamalarda ihtiyaç dahilinde olanlar daha fazla yer kaplayacak ve azalan reel gelir etkisi ihtiyari harcamaların payını azaltacaktır. Tüketimi sınırlamaya yönelik makro ihtiyati tedbirler kapsamında da, cari açığı düşürmeye yönelik ekonomi politikaları, zaman içinde tüketici davranışlarını sınırlayacak ve bu kanalın büyümeye katkısını yavaşlatacaktır.
Ekonomi kuruluşları son dönemde kredileri ticari yatırımlara yönlendirmeye yönelik bazı makroihtiyati tedbirler almıştır. İstikrarsız talep ortamı, öngörülemeyen üretim maliyetleri, lojistik sorunlar gibi faktörler firmaları kısa vadeli düşünmeye itmiş ve bu nedenle üretim ve kapasitedeki eğilim sınırlı kalabilmektedir. Küresel durgunluk ortamı şirketlerin yatırım eğilimleri açısından olumlu bir durum olmayacak, durumun stok yönetimi ve işletme sermayesi korumasına yönelmesi kuvvetle muhtemeldir. Bu nedenle içinde bulunduğumuz dönem ve sonrasında yatırımlarda azalan bir katkı öngörüyoruz.
Türkiye’nin ana ihracat pazarlarında yavaşlayan talep, ihracat performansını sınırlayıcı etki yapacaktır. Dış talep ve net ihracatın katkısının azalması ekonomik büyümenin yavaşlamasına neden olabilecektir. Özellikle ana ticaret ortağımız olan Avrupa’da beklenen durgunluk dalgası nedeniyle olumlu bir dış ekonomik performans beklemiyoruz.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası enflasyonun %85,5’e yükselmesine rağmen büyümeyi desteklemek amacıyla faiz oranlarını 2021/22 model gevşeme döngüsünün ikinci etabında toplamda 500 baz puan indirdi. Bunun normal şartlar altında lirayı daha fazla aşındırması beklenir, ancak döviz kurları son birkaç aydır oldukça stabil seyretmektedir. Geleneksel olmayan bu yöntem, döviz kurundan enflasyona ekstra bir olumsuzluk gelmemesi anlamında iyi gibi görünebilir, son dönemde reel efektif kur artışı sürekli hale gelirse ihracatın durumunu etkileyebilir. Kur artarsa da başta yakıt olmak üzere ithal maliyetler artacak ve artan maliyetler daha fazla enflasyona neden olacaktır. Enflasyonist ortamda ise süreklilik arz eden bir büyüme dengesi sağlanması zordur ve en başta bundan özel tüketim zarar görür.
Eğer ekonomiye döviz girişinin etkisi azalırsa, faiz oranlarının düşük tutulduğu bir ortamda döviz kurundaki ve enflasyondaki artışı etkileyebilir. Gevşek para politikası ve genişletici maliye politikası Türkiye’de bir teknik resesyonun görülmemesini sağlayabilir. Büyüme orjinli politikaların yan etkisi olarak yüksek enflasyon baskısı ise birincil problem olmayı sürdürebilir. Yüksek enflasyon koşullarını da büyüme açısından sorunlu görüyor ve sürdürülebilir olmadığını, yarattığı gelir aşınması ve stabil olmayan yatırım ortamı nedeniyle büyümeye zarar verici olacağını düşünüyoruz. Bütün bu doneler ışığında 2022’nin tamamı için GSYİH büyümesini %5,5 olarak öngörüyor ve 2023 yılında büyümenin %2,8 oranına yavaşlayacağını öngörüyoruz.
Kaynak: Tera Yatırım-Enver Erkan