Nihat Genç yazdı…
Minicik çocukların şehrin ortasında vahşi bombalarla parçalanmasına isyan edemeyecek hale nasıl geldiler?
Bu kanlı siyaset size artık hala çok ağır gelmiyor mu?
Şehrin en kalabalık yerlerinde nice katliamlar gördük, üç beş yıl önce de Ankara Güvenpark’ta gencecik kızımız Destina’nın deri parçaları parmakları gözleri ağaç dallarına yapışmış bulunmuştu. Kanla cinayetle vahşetle neyi besliyorlar?
90’lı yılların başından beri çok yakın arkadaşlarımın sosyalist liberal demokrat lafları arkasına saklanıp PKK vahşetini mazur gösterdiklerine şahit oldukça selamımı yolumu değiştirdim ancak artık çok yaygın moda haline gelmiş bu bozulmuş kafayı bir insan ve hatta bir yazar olarak anlamakta hala çok güçlük geçiyorum?
Cehennemin dibindeyiz!
Bebekleri parçalayan bir şiddeti bir zihin nasıl tolere edebilir ve biraz sonra ayna karşısına geçip saçları tarayıp insan içine çıkacak makyajını tamamlayabilir ya da ekrana çıkabilir?
Şehrin ortasında hunharlığa dahi kapı aralayan siyasi bir kişilik türü nasıl oluşur? Bir insan dengesiz ölçüsüz konuşabilir ipe sapa gelmez saçma fikirler ileri sürebilir anlarım da bu vahşi katillerine meşru bir siyaset zemini açmak nasıl bir beyindir?
İşte yine kaç zamandır çok yakın arkadaşlarımızın Halk TV’de Tele 1’de HDP’yi meşrulaştıran ve muhalefetin göbeğine yerleştiren İmamoğlucu altılı masalı siyasetlerine şahit oldukça insanlıktan memleketten uzaklaşıp göz göre göre bir şiddet girdabının oyuncakları kurbanları haline geliyoruz, aynı kanlı filmi yeniden çekebiliyoruz?
Dilinin ucuyla kerhen ve numaradan ben şiddete karşıyım demek bu ağır insanlık suçundan sıyrılmak için yeterli mi? Buz parçası ya da taş kırmıyorsunuz, bir minik çocuğun bedenini patlatıyor ve sonra susuyorsunuz!
Tam tersi. Ağızlarınızdaki demokrat sosyalist liberal lafları öyle bir moda haline gelmiş ki bu beylik laflar kendilerini tarifte öyle bir doygunluk sağlıyor ki artık şiddet siyasetini alttan destekleyip ağız ucuyla ben şiddete karşıyım demek bir sanat üslubu haline gelmiş ama herkes eşek değil anlıyor, bir hokkabazlık sanatı!
Bir insan olma krizi var burada!
Hiç bir örgüt ve partiden ve fondan beslenmeden tek başına yaşamayan bir insan krizi!
Bir dünyayı evreni toplumu medeniyeti kendi bağımsız varlığınla algılayamama krizi!
Vahşi katliam karşısında bir kaç gün sustuktan sonra bu arkadaşlarımız yine ‘özgürlük’ demeyi sürdürecek! AKP’nin açılım günlerini hep birlikte yaşadık, binlerce doğulu çocuk sokaklarda havaya uçuruldu ve yedi yüze yakın askerimiz şehit oldu! Ve hepsi gözyaşları döküp ‘açılım’ı alkışlıyordu! Bu kadar ruhsuz ve dengesiz insanları bu toprakların artık kaldırabilmesi mümkün değil!
Yine aynı kanlı günleri sabırla bekliyor açılımın önünü açmak için sabah akşam bu sefer güya kendilerine muhalif diyenler yapıyor! Bu psikopatların siyasetine değil can ülkeler dayanmaz, işte Orta-doğu bataklığı! Yobazlık sadece dine ait bir şey değil, kırk uzun yıldır dünyayı ve ülkeyi hiç değişmemiş gibi görüp aynı kanlı yöntemleri dayatanlar, işte asıl vahşi yobazlarınız bunlar! Ve bu artık bir siyaset değil bir husumet bir kan davası!
90’lı yıllarda bu güya demokrat arkadaşlara bu bir ekonomik eşitsizlik ya da zulüm ya da insan hakları sorunuysa bütün bedenimizle biz de varız dedik ve yazdık, ama değil! Kafkasya ve Balkanlar ve Ortadoğu’da nice iç savaşlar gördük! Batılılar bizi hayvanat bahçesi gibi aynı şehirde mahalle mahalle demir kafesler içinde mezhebimiz etnik kökenimize göre ayırıp oturtmaya başladı bile, Alevi mahallesi Kürt mahallesi Sünni mahallesi! Bağdat’ta Beyrut’ta Kerkük’te Bosna’da nicesinde şehirler mezhebe ve ırka göre ortadan önce katliamlar ve iç savaşlarla ikiye ayrıldı, doymadılar, daha da atomize olalım, bir mahalle bile fazla sokak sokak hatta ev ev demir kafesler çekelim! Ülke güvenliği ve bütünlüğü olmasın ama tek tek mahalleler içinde dinimiz yekpare ve hepimizin ayrı bir dili olsun, böyle mi?
Bir insan özgürlük barış laflarıyla bu vahşi cinayetleri mazur görürken bu kadar safdil olamaz! Sıkıştığı otoriter Stalinci örgüt yapısına kendi adına karşı çıkışı hiç yok!
PKK’ya ikinci bir bayrak ikinci bir ordu verip aklınca aynı ekranlarda mahfillerde eşit yurttaşlık hayalleri peşinden yine katliamlardan katliamlara sürükleniyorlar! Hadi ülkenin bir yarısını verdiniz, doğuda yaşayan sağ partilere oy veren aşiretlerle iç savaş başlayacak, PKK kendi otoritesine boyun eğmeyen her mezhep ve etnik yapıyı sindirmek ve otoritesini inşa için imha savaşına girişecek, birbirini hiç sevmeyen onlarca küçük yapı parti-aşiret-mezhep-köken birbirinin gırtlağına yapışacak, tarihin her yerinde iç savaşlar böyle başladı, sonra tıpkı Bosna’da olduğu gibi, sen mi ayrılmak istiyorsun diyecek Batı’da oturanlar, orada da başka tür yok etme savaşı! Dibi yoktur! Akılları yoktur! Sonra uluslararası barış gücünü çağırıp akıllarınca zafer kazanacaklar! Irak’ta Suriye’de kazanan var mı?
Bir insan birlikte yaşadığı bir memlekete insanlığa karşı bu kadar vahşi bir oyunun kuklası niçin olur? Bir zaman Hulusi Akar’a sormuştuk, onca yılın Fetöcülerle içiçe geçti kanlı darbe sonrası kaç tane Fetöcünün adını savcılığa verdin diye, aynı şeyi Suriye’de iç savaş başlatan Davutoğlu’na sorun, IŞİD’le iç içe yılların geçti, kaç tanesini emniyet güçlerine bildirdiniz? Bu işin sağı solu yok! Açılım günlerini unutmayın iktidar hevesi için bu topraklarda herkes her kanlı vahşi entstüramanı rahatlıkla kullanabiliyor, zaten bu kanlı örgütleri besleyen ABD, İngiltere, Fransa, Almanya da sizden bir iktidar aracı olarak bu örgütleri kullanmanızı istiyor! Hatta sizi zayıf düşürüp hatta vatanseverleri kovup sizi bu vahşi örgütlere muhtaç haline getiriyorlar, işte Halk TV ve muhalefetin medyası!
Bunlar çok tehlikeli işler ve kırk uzun yıldır onbinlerce insanın canına mal oldu! İslamcı iktidar açılım döneminde muhalefet de bugünlerde iktidar için başka tür daha insani yol yöntem siyaset hala bulabilmiş değil! İnsani bir siyaset bulamamaları için Batılı şebekeler mahfiller çok çalıştı!
Sonuç, onlu yaşlarda yoksul çocukları intihar bombacısı kullanıp kanlarını izole mahallelerinde yalılarında içiyorlar! Siyasetin hala bu kanlı enstrümanı kullanması demek PKK ya da IŞİD’in yüzlerce gencecik çocuğu katliamlarda kısır döngü bir daha patlatması demek! Kürt kanı mezhep kanı içip İstanbul meyhanelerinde içiyorlar ve havalı havalı, biz özgürlükçüyüz liberaliz demokratız diyorlar!
Minicik çocukları en vahşi bombalarla parçalıyoruz ve İstanbul’da konforumuzdan hiç taviz vermiyoruz! Onlar ölsün aman .ötleriniz ve kafa rahatlığınız bozulmasın!
Travmatik olan beyinleri, sıkışmış kalmışlar, çıkamıyorlar bu kanlı siyasetten, mesafe koyamıyorlar, yataklarını ayrı seremiyorlar, kendi kişiliklerine başka bir hayat başka bir dünya tek başlarına kendi iradeleriyle kuramıyorlar!
İşte gözünüzün önünde, dinleyin her sabah Halk TV’de Ayşenur Arslan’ı, neyi meşrulaştırmak neyi cicileştirmek peşinde, dinleyin her akşam Şirin Payzın’ı, siyaseti muhalefeti hangi kanlı yapıların önünü açmak için ne bilmiş laflar, nicesi? Bir memleket bir vatan nedir nasıl olur hangi ateşler savaşlar içinde çıkıp bugüne gelebildi bildikleri anladıkları yok! Bu kanlı manzaradan nasıl bir lezzet nasıl bir tat alıyorlar?
Çoluk çocuğu parçalayan bombaların sesi onlara yumuşak romantik bir melodi gibi geliyor! Birkaç gün sonra yine başlarlar teraneye sanatsız sanatçılar! Zayıf yeteneksiz kişiliksiz ve duygusuz istihbarat ve karanlığın kuklaları!
Nice kitaplar okudum baştan sona çok uzun bir hayat yaşadım bu kafayı anlayamıyorum! Çocukları savaştırıp intihar ettirip öldürüp sonra ekranda takındıkları soğuk suratları kurdukları cümlelere inanamıyorum! Akılları beyinleri kalpleri vicdanları hiç mi yok!
Hepsi alayı PKK liderinin sindirim organı haline gelmiş! Şu lafı dahi iftihar vesilesi olarak aynı ekranlardan edebildiler ‘ama PKK IŞİD’e karşı savaşıyor’! Bir insan sonsuza kadar enayi nasıl olabilir? Binlerce katliam onlarca iç savaş on milyonlarca insanın memleketlerini terk edip göçmesini ve binlerce insanın video eşliğinde kellesinin kesilmesine dahi zihinlerinin uyanmasına vesile olamamış!
Beyoğlu’nda dökülen kanı mastercheff tarifiyle günlük siyasetlerine sos yapıp eğleniyorlar, her defasında kardeş kardeşi kestikçe coşuyorlar, hah, az kaldı, devlet ve emniyet güçleri köşeye sıkıştı açılıma razı gelecek diye tatlı tatlı lezzetli damak tadında rüyalar görüyorlar! Öyle derin bir rüya ki, geçenlerde İletişim Yayınları İzmir’e dair aklınca sosyolojik çalışmalar yayınlıyor, diyorlar ki, CHP’yi içerden işgal etmiş PKK nihayet İzmir’de açılıma karşı gelen o meşhur İzmirli Teyze’nin kafasını değiştirdi, artık İzmirliler (CHP içindeki PKK sayesinde) açılıma karşı değil, yani İzmir seçmeni dönüştü değişti, bunu da anket istatistik birebir görüşmelerle bilimsel olarak ortaya çıkartmışlar, işte böyle rüyalar, işte bu, bölüşülmüş paranoya! Merak etmeyin etrafı olup biteni çok sıkı takip ediyorum, kendine sosyalist demokrat özgürlükçü ve liberal deyip bu paranoyadan kurtulabilen tek kişi yok! Kırk uzun yıldır aynı paranoya! Ne ekonomik sorunlar ne rüşvet yolsuzluk hırsızlık ne yağma talan, hiç bir konuyu PKK ve açılımdan daha öncelikli hale hala getirebilmiş hiç değiller!
Kimi Fetö’ye kimi Aydın Doğan medyasına kimi holdinglere kimi patronlara kimi AKP’ye zamanında yanaşıp kendilerine bir ‘ad’ yapmışlar ve bir ömür tükettik söyledikleri aynı ömür törpüsü memleket törpüsü insanlık törpüsü izan akıl vicdan törpüsü, aynı tekrar, aynı çark, aynı emperyalist dayatma ve ağız! Hem İslamcı oldular hem liberal oldular hem muhalefet oldular her yeri istila ettiler, youtube fenomenlerine kadar, aynı bitmeyen kanlı vahşi terane! Ve bir bilmişlik ve bir kibir, ve dünyayı bir biz çözdük anladık havası, burunları hala kaf dağında, aynı ‘açılım’ tezgahları sabah akşam ekranlarda hala kafa ütülüyorlar!
Caddede insanlar yürüyemiyor korkudan minicik çocuklar çığlık çığlığa insanlar sokak ortasında paramparça bunlar hala her şeyi biz biliriz havasında! İblis neye benzer? Fetö’yü tanıdığımızda demiştik ki tarihten bugüne tanıdığımız şeytanı bile aslında hiç tanımamışız! İfrit neye denir, işte suratları, işte ağızları! Irak’a Amerikan bombaları atılırken özgürlük geliyor diye istisnasız hepsi coşarak alkışlamıştı ve milyonlarca Müslüman ölürken, iyi oldu, bakın Irak’ın kuzeyinde Kürt devleti kuruldu diye İstanbul meyhanelerinde halaya dönen de bunlardı!
Her dönem işe yarayan iyi bir teknikleri var: duygusuzluk, soğukluk! Hep aynı vidayı sıkan bir makine çarkını istemsiz kırk yıldır seyrediyoruz, işte siyaset dedikleri bu. Hançerini memlekete dayamış emperyalistlerin de iyi bir tekniği var, kırk uzun yıldır tepe tepe kullanıyorlar! Bu kadar kanı toprak ememez! Dünya değişti iklim değişti siyasetler değişti ama bu bir kere bozulmuş beyinler hiç değişmiyor, artık su akmıyor ateş yanmıyor, ama hepsi hala aynı kanlı katliamlardan hala sonuç alma hayalleri görüyorlar! Bir kere girmişler bu tuzağa! Yüzbinlerce çocuk doğuda ya dağa çekilmiş ya annesi babası öldürülmüş ya bir çatışma içinde derin travmalar yaşamış ve bu insanlar bu travmayla vahşi bir siyasetin içinde anlıyoruz çıkamıyorlar, ama mesela, bir başka romancı çocuk görüyorum, iyi de sen niye bunlarla aynı kafadasın, bakıyorum, çocuğun dedesi, Atatürk’e suikastten idam edilmiş Ziya Hurşit’in ağbisi, bakıyorum bir başkasına, çocuk henüz gençlik yıllarında bir kaç ay hapiste kalmış ve devlet ve memleket düşmanı olmuş! Yaşadığı topraklara kanlı bir nefret düşmanlık besleyecek bir seçilmiş travmayı bu topraklarda kim isterse bol miktarda bulabilir! İnsanın kendini tedavi edebilmesi çok mu zor! İki büyük dünya savaşı ve bir İstiklal savaşı üstünden geçip düşmanlığı nefreti husumeti hala bitmemiş içimizde yüzbinler hala bu kafada! Hala cumhuriyeti hazmedememişler! Şimdi daha da keyifliler çünkü bu sefer Cumhuriyet’i savunan gazeteleri de kafalamışlar! Kimseye teslim olmadan kendi fikrini daha edeplice daha insani savunmanın başka bir yolu yok mu? O katliamcı, eğitilmiş PKK’lı ya da IŞİD’çi, oraya bir bomba atabilmek için ne kadar para harcıyor? Geçen okudum o kahraman Hamidiye Zırhlısı her on günde beşyüz ton kömür yakıyormuş… Bir düşünün, bir kalabalığın içine bir bomba atmanın maliyeti ne kadar, uyuşturucu parası lazım, seni savunacak ekranlar lazım, satın alınmış yazarlar lazım, hepsi para, hepsi karanlık ve illegal ve bunların hepsinin getiri götürüsüyle yaşayan onbinlerce insan içimizde! Oysa aydınlara düşen, en zor günde, insan kalabilmek! Oysa aydınlara düşen en travmatik yaraları yumuşatabilmek sarabilmek! Oysa insan olabilmek mezhep etnik yapı demeden herkese bölüştürebilmek! Önce insan evladına kendi gücüne inanmak lazım!
Bir tanecik iyi ve kararlı ve kendine güvenen insan tarihin en büyük kanlı örgütlerinden daha güçlüdür, diyebilmek!
Anlayabilmek lazım istediğimiz kadar acı çekelim kendi toprağımızda silah çekemeyiz!
Anlatabilmemiz lazım, insanları öldürmeden patlatmadan başka yollar da var!
Anlatabilmemiz lazım şiddeti karanlığı kaosu hedef almış Fetö’ye IŞİD’e PKK’ya çok minicik sempati sağlayanlar dahi onlara iş veren yol gösteren imkan veren mazur gören onları gizleyen onların amaçlarını siyaset yapan herkes Beyoğlu’nda havaya uçurulan bebeklerin gerçek katilleridir!
Katilleriniz ‘açılım’ı siyaset yapanlar katilleriniz ekranlarda!
Katilleriniz ‘Cumhuriyet’ değerlerine kazanımlara inanmayanlar!
Katilleriniz ‘bağımsızlığın’ ne olduğunu hiç bilmeyenler!
Katilleriniz milli egemenliğe halkın iktidarına seçime sandığa ve bu halka hiç inanmayanlar!
Ve yüzyıl önceki katilleriniz İngiliz Muhipleri, Kürt Teali cemiyeti ve Hürriyet ve İtilaf ve aynı yobazlar ve aynı Ermeni ve Pontus çeteleri ve aynı Damat Feritler ve Mustafa Sabriler ve Ali Kemallerle vs. bugünkü katilleriniz aynı hiç değişmedi!
Cumhuriyet’in verdiği bağımsızlığı içinizde hissedebilseydiniz partilerinizi beyinlerinizi tarikatlara ve kanlı örgütlere açacak kadar korkak olamazdınız!
Çünkü Cumhuriyetçi olmak önce bağımsız bir insan sonra ‘cesaret’ ister!
Cesareti ve bağımsız kimliği olmayan insanların hürriyeti ve bir devleti ve bir memleketi olamaz!
Fetö ve PKK’ya ve bunları kendine siyasi araç yapan Altılı Masa gibi şarlatanların bağımsız bir kişilikleri yoktur!
Fetö ve PKK’nın emrinden siyasetinden çıkamayanlar sadece kuklalar ve pilli bebek oyuncaklarıdır!
İnsan denen mucizevi varlıkla hiç bir alakaları olmayan kanla katliamla kaosla ihanetle beslenen yaratıklardır ve ekranlarda gördükleriniz moloz yığınlarıdır!