Arslan Küçükyıldız
Arslan Küçükyıldız

Kürtler üzerinde çalışan ajanlara saygı kitabı

Kürtler üzerinde çalışan ajanlara saygı kitabı

Mehmet Bayrak “Osmanlı’da Kürt Kadını” veya iç kapaktaki biçimi ile “Gravür, Fotoğraf ve Kartpostallarla Osmanlıda Türk Kadını” adlı bir kitap yayınlamış. (Ankara, 2007, Özge, 240 sf.) Birinci sınıf kâğıda basılmış, ciltli, gömlekli büyük boy kitap. Kitabı elime alıp birbiriyle ilgili ilgisiz birçok konuya temas ettiğini, hepsinin de ortak noktasının Kürtlere ayrı bir kimlik giydirmek olduğunu gördüğümde, değersiz diye bir kenara atmak yerine bir şeyler öğrenmek için gözden geçirmeye karar verdim. İlk anda tamamen propaganda amaçlı, yabancı bir gizli servis tarafından hazırlanıp, “Al kendi adınla bas” denilerek yazarın eline tutuşturulmuş gibi gözüküyordu.

Sınırları belirtilen bir konuda bu kadar abuk sabuk iddiayı bir araya getirmesi, Kürtleri farklı bir millet olarak gören ve onun kültürünü yükseltmek amacıyla çalışan samimi bir Kürt yazarın, yerden yere vurması gereken konuları överek anlatması, bana Mehmet Bayrak’ın samimi olmadığını; sadece bilgisiz değil maksatlı bir kişi olduğunu düşündürdü. Kitapta kullanılan bilgilerin neredeyse tamamı ajan olarak Osmanlı döneminde ve Türkiye Cumhuriyeti devrinde Türkiye’de görev yapan ve çoğu Türklerden ve Kürtlerden nefret eden yabancı ajanların[1] -ki bunların bir kısmı seyyah, arkeolog, botanikçi, kelebek avcısı vs. kılığındaydı- kitaplarından devşirilmiştir.[2] Bilirsiniz, gömleğin ilk düğmesi yanlış olunca bütün düğmeler yanlış iliklenir. Şerif Fırat, Mehmet Eröz gibi Kürtler üzerine çalışmış yazar ve bilim adamlarından ise hiç yararlanılmamış. Kitap, İngilizce, Türkçe, Kürtçe yazılmış Giriş bölümü dışında Türkçe ve Kürtçe sunulan altı bölüm ve seçilmiş Kaynakça’dan oluşuyor. Her bölümün sonunda kaynakça var. İngilizce nedense sadece Giriş’te kullanılmış. Anlamsız, olmasa da olurdu, ya da tamamı üç dilde sunulmalıydı, diyorsunuz.

İlk bölümü okuyunca nedenini anlıyorsunuz. Birinci Bölüm: Gravür, Fotoğraf ve Kartpostallarla Kürt Kadını, İkinci Bölüm: Geçmişten Günümüze Kürt Kadını, Üçüncü Bölüm: Maraş Yöresinden Bir Kürt Amazon Kara Fatma, Dördüncü Bölüm: Gravürlerle Kürt Kadını, Beşinci Bölüm: Osmanlı ve Batı Fotoğraflarında Kürt Kadını, Altıncı Bölüm: Osmanlı Kartpostallarında Kürt Kadını… Şunu belirtmeliyim: Ne kitabın adı doğru konulmuş ne bölümlemesi doğru yapılmış, ne de muhtevası doğru ve sade bir biçimde işlenebilmiş.

Kürtler üzerinde çalışan ajanlara saygı kitabıTürkçe yazılmış bölümlerde baştan ayağa dil, gramer ve imla hataları buldum. Kitapta dil sorunları göz ardı edilmiş, kavram birliği yok. Kitap, 240 sayfa içinde sunulan metin, fotoğraf, gravür, minyatür, kartpostal ve çizimlerden oluşan resimlerden oluşuyor. Resimler, metinleri destekleyici olarak verilmiş gibi gözükse de metinden bağımsız resimler. Kitapla hiç ilgisi olmayan resimlere rastlıyorsunuz. Kürt kadını ile de hiç ilgisi olmayan resimler çok fazla. Kitaptaki 216 resmin her birinin resim olarak bir iletisi ve ayrıca yanında metin olarak da bir iletisi var. Kitabı bu yüzden metinler ve resimler başlıklarıyla ele almak gerekir. Metinlerin de çok ciddi bir tenkide ihtiyaç duyduğunu söylemeliyiz.

Kitapta, kitabın başlığında görülen Resim, Gravür ve Kartpostal sınırlaması yok. Osmanlı döneminde yayınlanmış yabancı seyyahların, seyyah ve arkeolog kılığındaki ajanların ve yazarların eserlerinden olduğu kadar günümüzde Kürtler hakkında yazılan yabancı eserlerden de yararlanılmış ve bu eserlerden alınan minyatür, tablo ve çizimler de mevcut. Sınırlama konu açısından da yapılmamış. Milat öncesine dair resim ve konulardan, Amazonlara kadar her konu var. Osmanlı dönemi değil tarih öncesinden günümüze Kürtler anlatılmış. Sadece Kürt kadınlarının nasıl kahraman, fedakâr, erinin yanında savaşan, ata binen, hayvanlarına, evine bakan kadınlar olduğunu göstermiyor, anlatmıyor. Osmanlı’da Kürt Kadınları değil; Doğu, Türk, Ermeni, Asur, Süryani, Yezidi, İran, Arap kadınları değil; Alman, İngiliz, Fransız, Amerikalı kadınlar da var. Okuyucu, kitap Kürt kadınlarını anlatacak diye beklerken erkeklerle karşılaşıyor.

Kitapta kadından çok erkek resimleri olduğunu hemen söyleyelim. “Ne var bunda?” diyebilirsiniz. Var. Kitaptaki erkeklerin çoğu Kürt erkeği değil. Kürt kadınlarının anlatıldığı bir kitapta Kürt erkeklerinin yer alması daha uygun olurdu. “Karısının yanında yer almış, sosyal hayattır, birlikte sunulması doğaldır.” derdik. Kitaptaki erkek resimleri, İngilizlerin “Ortadoğu” dedikleri, İspanya’dan Hindistan’a kadar olan bölgeyi adım adım dolaşan, bu bölgedeki insanları yakından tanıyarak onları kendi emellerine göre yönlendirmeye çalışan ajanların resimleri. Kürtler üzerinde çalışan “büyük” seyyah, misyoner ve “yazar“ların, kısaca Türkleri ve Kürtleri “Divide and rule” (Böl, parçala; yönet) ilkesiyle çalışan ülkelerin ajanlarının resimleri, Kürt kadınlarından daha çok yer almış. Tabii kadın ajanların resimleri de çok sayıda. Sunulurken, bu kişilerin ajan olduğu belirtilmiyor: “Kürtler üzerine çalışmalarıyla tanınan“, “Kürdistan’a ilişkin önemli bir seyahatnamenin yazarı olan” vs. şeklinde “yazar” kimlikleriyle okuyucuya sunuluyor. Bu aziz(!) yazarların ajan kimlikleri verilmezken, arkeolog vb. kimlikleri ihmal edilmiyor. Kitabın ilk 65 sayfasının metinlerinin üzerinde bu casusların resimleri var. “Kürtler üzerinde yaptıkları çalışmalarla tanınan” bu ajanların çoğunun Kürtleri günahı kadar sevmediği ve sadece gizli servis görevleri gereği Kürt kıyafeti giyip aralarında yaşadıkları bilindiği halde, bu konulara hiç temas edilmediği gibi onların Kürt kıyafetleri içinde olmaları da “ilginç” bulunuyor; herhalde bununla övünülüyor. O kadar ki bu rezil casusların birinin fotoğrafının yanındaki açıklamada fotoğrafta görülen köpeğinin adı da veriliyor. Evet, aslına bakılırsa o ajanın gözünde Kürtlerin köpek kadar değeri yoktu. Bugün de o ajanların çabalarının devamı niteliğindeki bir çalışma olan bu kitapta, bunun olmasını doğal karşılamak lazım. Ama Kürt kardeşlerimin bu kadar aşağılanması benim midemi bulandırdı. (Birinci bölümün sonu)

 

Kaynak: Günboyu

 


[1] Kitapta Kürtler üzerinde yaptıkları çalışmalarından dolayı övgüyle bahsedilen İngiliz ajanları Türklerden ve Kürtlerden nefret ediyordu. “Fitzmaurice Türkçeyi mükemmel konuşuyordu… Türk ve Kürtlerden nefreti ileri seviyedeydi. Aubrey Herbert, kendisine Kürtleri övmeye başlayınca sözünü keserek şunları söyledi: “Evet. Eşi bulunmayacak insanlar. Silahsız köylülere onlardan başka kimse saldırmaz” (H. V. F. Winnstone. Ortadoğu Serüveni 1898-1926 yılları arasında Ortadoğu’daki Siyasi ve Askeri İstihbaratın Öyküsü. İstanbul, Risale Basın Yayın, 1999, sf. 21)

[2] Yukardaki dipnotta geçen ve muhtemelen İngiliz Gizli Servisince hazırlanan kaynakta, sözünü ettiğimiz bu ajan yazarların çeşitli kılıklarla sahaya gidip yaptıkları istihbarat çalışmaları, üstü örtülü bir şekilde, kibarca anlatılmıştır. Merak edenler Hıristiyan rehberler eşliğinde “Mezopotamya”da “Kürtler üzerine” araştırma yapan bu “yazar”ların, mesela Gertrude Bell’in maceralarına göz atabilirler.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!