Tarih 07 Aralık 2016 idi…
Yani tam beş yıl önce…
Doların yine ateşi yükselmiş ve zavallı Türk Lirası yine krizlere girmişti!
O tarihteki “DOLAR!” başlıklı köşe yazım aynen şöyleydi:
“DOLAR!
Güya Müslümanız…
Devletimizin Diyanet İşleri Başkanlığı bile; daha düne kadar, Hac organizasyonlarını dolar üzerinden yapıyordu!
Güya vatanseveriz…
Devletimizi yönetenlerin dahi birikimlerini dolara yatırdıkları bilinen bir gerçek!
Bir devletin yöneticileri, yönettikleri devletin parasına değil de başka bir devletin parasına güveniyorlarsa! Artık gerisini siz düşünün…
Güya milliyetçiyiz…
Esnafımız dahi, dükkânında sattığı malların üzerine dolar veya avro üzerinden fiyat etiketi yapıştırıyor!
Güya milli ve yerliyiz…
Evini kiralayan ev sahibi ve işyerini kiraya veren dükkân sahibi bile kira sözleşmesini dolar üzerinden yapmıyor mu?
Bir dostuna borç veren yardımsever bir Müslüman borç senedini dolar veya avro üzerinden yapmıyor mu?
Daha düne kadar İstanbul Borsası’nın nakdi varlıkları hangi para üzerineydi?
Türkiye’deki en büyük ihaleler dahi, bizzat devlet eliyle dolar veya avro üzerinden yapılmıyor muydu?
Osmangazi Köprüsü’nün, Marmaray’ın, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün, 3’üncü Hava Limanı’nın, Metro projelerinin, Barajların, o çok öğündüğümüz duble yolların ve diğerlerinin ihaleleri ve sözleşmeleri hangi para üzerinden yapıldı?
Hala daha, köprü ve tünellerin geçiş ücretleri dolar üzerinden hesaplanmıyor mu?
Sonunda dolar şahlandıkça şahlandı ve 3,50’leri geçti!
Kolay değil… Son 1 yılda dolar; 2,88’den 3,50’lere gelmiş, yani tam %22 civarı değer kazanmış!
Cefakâr Türk insanı ise her zamanki gibi daha çok fakirleşmiş…
Aslında bu durum yeni de değil, paramızdan altı sıfır attığımız 2005 yılından bu yana döviz cephesinde değişen bir şey yok.
31 Ocak 2005’te; 1 ABD Doları 1.32 TL idi, şimdi 3,54TL! Yani son 11 yılda dolar karşısında % 150’nin üzerinde değer kaybettik, fakirleştik!
Yine son 11 yıl içinde; Avro karşısında % 110, Sterlin karşısında da %70’e yakın geriye gittik, itibarsızlaştık, yoksullaştık!
Peki, buna rağmen size daha iki hafta öncesine rağmen ekonomik krizden bahseden oldu mu?
Tek derdimiz başkanlık sistemi değil miydi? Hala daha en önemli dertlerimizden biri başkanlık sistemi değil mi?
Aklımız çok geç başımıza geldi!
Ama hepimiz bir kez daha anladık ki, kriz kapıda!
Bizzat Cumhurbaşkanımızın önderliğinde hemen bir kampanya başlattık.
Dolarını Bozdur…
Ve halkımız tamamen iyi niyetle bu kampanyaya koşuyor…
Takdire şayandır ki; 100 dolar, 300 dolar, 500 dolar, 5000 dolar… Neyi varsa bozduruyor.
Umuyor ki, bu ekonomik kriz onun katkısıyla bitecek.
Gönül öyle istiyor, umarız biter.
Peki, akıl ne diyor?
Bir de ona bakmak gerekmez mi?
Doğru bir sonuca ulaşabilmek için çok gerilere gitmeye gerek yok.
Döviz konusunda sadece son bir yıllık verilere bir bakalım ve sorgulayalım ekonomik sorunlarımız sadece dolardan mı ibaret?
Türk lirası son 1 yılda dolar karşısında % 22’lik bir değer kaybı yaşarken;
Avro karşısında % 23!
Rus Rublesi karşısında % 34!
İsviçre Frangı karşısında % 19!
Japon Yeni karşısında % 30!
Rumen Leyi karşısında % 20!
İran Riyali karşısında % 13!
Norveç Kronu karşısında % 20!
Macar Forinti karşısında % 17!
Bulgar Levası karşısında bile değer kaybımız tam % 24! (Dolardakinden fazla)
Bu listeyi uzatmak mümkün, ama bu 8-10 para birimi karşısındaki kaybımız dahi Türk ekonomisindeki krizin doların çok daha ötesinde olduğunu ortaya koymaya yetiyor da artıyor bile.
Hadi doları dizginlediniz.
Avrupa parasını, Rus, İsveç, Japon, Rumen, İran, Norveç, Macar, Bulgar ve diğer ülkelerin paralarını nasıl dizginleyeceksiniz?
Bu paralar karşısındaki kayıplarımız nasıl giderilecek? Daha doğrusu giderilebilecek mi?
Peki ya bu ülkelerin hepsi de Türkiye’de hükümete karşı darbe mi yapmaya çalışıyorlar?
Eğri oturup doğru konuşalım ve ne olur aynayı biraz da kendi yüzümüze tutalım. Tutalım ve yüzleşelim:
Siz ülke olarak üretebiliyor musunuz?
Ürettiklerinizi satabiliyor musunuz?
Son bir yılda kaç tane fabrika kurdunuz?
İşsizliği azaltıp istihdamı arttırabildiniz mi?
Ülkede yapılan yollar, köprüler ve tüneller elbette önemlidir. Bütün bunlar sağlıklı bir üretim için sağlam bir altyapı oluşturabilirler.
Ama sanayinizi geliştirebilmek için hangi hamleleri yaptınız?
Dünyanın en pahalı akaryakıtını, en pahalı elektriğini kullanan bir ülkede, en önemli üretim girdilerinden olan ucuz enerji ile üreticiyi buluşturabildiniz mi?
Zira 2002 yılında 1,62 TL olan bir litre benzin; bugün 5,12 TL’ye ulaşmış durumda. Artış %316!!!
Her türlü zirai üretim altyapısı mevcutken zirai üretim neden patlama yapmamaktadır?
Çiftçinin ürettiği tarım ürünleri neden yeterince pazarlanamamaktadır?
Ülkeye katma değer sağlayacak üretimlerin önünü açacak olan biliminizi geliştirebildiniz mi?
Sağlıklı bir üretim altyapısı için, olmazsa olmazlardan birkaç tanesi de; güvenliğin sağlanması hukukun üstün ve demokrasinin hâkim kılınmasıdır.
Ordunuzu yeterince güçlendirebildiniz mi?
Ülke güvenliğini yeterince sağlayabildiniz mi?
Demokrasiyi hakin ve hukuku da üstün kılabildiniz mi?
Bütün bunlara evet diyemiyorsanız ve eğer mevcut durumu değiştiremiyorsanız;
Paranızın değer kazanmasını unutun!
Dolarlar başkalarının cebine dolarken, cefakâr Türk insanının gönlüne ise sadece gam dolar!
Unutmayalım ki, Ulu Önderimiz Atatürk’ün dediği gibi “Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.”
Bu nedenle çözüm: çalışmak, yorulmak ve üretmektir.
Üzüntü dolar, sıkıntı dolar, gam dolar…
Aşıma, ekmeğime, gamıma zam dolar…
Kiminin cebine varlık, yaşamına mutluluk dolarken,
Yüzüme hüzün, gözüme yaş, gönlüme de gam dolar!”
Tarih bugün 14 Kasım 2021…
O gün dolar 3,50TL idi.
Bugün tam 10 TL!!!
Görüyorsunuz işte batı yakasında değişen bir şey yok!
Bir yandan atlıyoruz, katlıyoruz, arslanız, kaplanız, rekorlar kırıyoruz ve şahlanıyoruz yalanları devam ederken, acı gerçekler Türk Lirası’nın erimeye, pula dönmeye ve yok olmaya doğru hızla gittiğini gösteriyor!
Kenya, Papua Yeni Gine, Fas, Afganistan, Somali, Gana ve Cibuti paralarının karşısında bile değer kaybeden veya kaybettirilen bir TL ile karşı karşıyayız.
Üretimi bitirilmiş, çiftçisi öldürülmüş, ordusu hırpalanmış, polisi şamar oğlanına çevrilmiş, hukuku guguk edilmiş, ekonomi yönetimi yazboz tahtasına çevrilmiş, devlet yönetimi hanedanlığa evirilmiş; olguların değil algıların hâkim olduğu, meclisinin dahi etkisizleştirilerek tek adamın insafına terk edilmiş bir ülkeden bahsediyoruz!
Böyle bir ülkenin parası ne yapsın ki?
Nasıl değerli olabilir ki?
Peki, size bir soru:
Aslında değer kaybeden şey yalnızca paramız mı?
Hayır!
Asıl değer kaybeden şey, paramızla birlikte insanımızdır!
Her seferinde bir alt sınıfa konumlandırılan zavallı insanımız!!!
Unutmayın, değersizleştirilen ve ayağa düşürülen şey Büyük Türk Milleti’dir!