“Onlarca düşman askeri girdi, savunmasız Kuzuluk köyü’ne… Gözleri kaçmakta olan Fatma’ya takıldı, 15’inde… “Taze incir gibi” dediler, sırıtarak… Kaçtı Fatma, evine kapandı, kapıyı kilitledi. Açamadılar, yakalım dediler, evi yakalım, nasıl olsa çıkar. Yaktılar alev alev. Çıkmadı kardeşim. Çıkmadı Fatma.”
***
… Ve İstiklal savaşının son dönemi 26 Ağustos 1922’de Kocatepe’de başlayan Büyük Taarruz ile açılıp, 9 Eylül 1922’de Türk Ordusunun İzmir’e girmesiyle sonuçlandı. 400 Kilometreyi aşan mesafe tahkim edilmiş mevzilerdeki düşmana rağmen, 14 günde geçildi!..
Bu mübarek mücadelede, Türkün kesin zaferini ilan eden muhabere ise 30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Muhaberesi olarak tarihteki kutlu yerini aldı.
Haykıran, kükreyen “Fatma’nın namusu” meydan muharebesinin muzafferidir artık…
Namahrem eli değmeyecek, çizmesi vatan topraklarını kirletemeyecekti!…
***
2000 li yıllar…
Yine geldiler! Bu defa etrafımızdan başladılar, İslam ülkesi hepsi!
Öldürdüler… Yaraladılar, yakıp yıktılar. Tecavüz ettiler yüz binlerce Fatma’ya…
“Evin kapısını açıverenler” bizden! Birde üstüne dua edip, alkış tutmayı ihmal etmeden, “kahraman gâvur askerlerine” methiyeler düzenlerimiz hiçte az değil!
Türk devletinin imkân ve kabiliyetleri üzerinden şekillendi, kan gölüne döşenen yollar…
***
30 Ağustos 2013
Sıra komşularımızdan Suriye de!
Yine bildik türedi sebepler, yılışık nutuklar, içi boşaltılmış kavramlar…
Yine kan, yine ölüm, yine tecavüz edilen Fatmalar…
Nasıl oldu anlamadık ama bu sefer davet eden de oluverdik birdenbire…
Hâlbuki daha yeni Mısır’da Rabia’ya ağlarken!
***
91 Yıl sonra 30 Ağustos;
Türk’ün namusundan, “konjonktürel namusa” çöküş!
“Değmesin mabedime namahrem eli” diyen yürekler suskun, namahreme ortak bizden hezeyanlar kulakları tırmalamakta, vicdanları kanatmakta!
Tarihimizde ilk defa…
… Ve maksat her geçen gün daha belirginleşmekte;
Nihai hedef “Kuzuluk köyündeki “Türk kızı Fatma!..”