Türkiye çölleşme risk haritasına göre, ülke topraklarımızın yaklaşık %20’si yüksek risk grubunda bulunmaktadır. Konya- Karapınar – Iğdır – Aralık ve Urfa – Ceylanpınar çok yüksek risk taşıyan bölgeler olarak görülürken, Tuz Gölü havzası, Ereğli – Karaman bölgesi, Urfa-Ceylanpınar-Mardin-Batman hattı ile Eskişehir çevresi orta ve yüksek risk grubunu oluşturmaktadır.
Çölleşme tehdidinin yol açtığı sorunlar ve buna karşı yürütülen mücadeleye yönelik Birleşmiş Milletler (BM) kararıyla 1994’ten bu yana her yıl 17 Haziran, Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü olarak kutlanıyor.
Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü kapsamında AA muhabirine açıklama yapan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Şaylan, kuraklığın, yağışın miktar ve dağılımına, bitkilerin su ihtiyacının karşılanıp karşılanamadığına, yeraltı ve yerüstü su seviyelerinin değişimine bağlı olduğunu vurguladı.
Kuraklığın sosyal ve ekonomik etkileri olduğunu ancak çölleşmenin, özellikle insanların faaliyetleri ve iklim değişikliğinden kaynaklanan nedenlerle meydana gelen arazi bozulumu olduğuna işaret eden Şaylan, şöyle devam etti:
“Çölleşme ve kuraklık arttıkça, bunun insanlar, hayvancılık, tarımsal üretim ve çevre üzerindeki etkileri yıkıcı olabilir. Her yıl 75 milyar ton verimli toprak, arazi bozulumu nedeniyle kaybediliyor. Benzer şekilde, her yıl sadece çölleşme ve kuraklık nedeniyle 12 milyon hektar arazi kaybedilmektedir. Bu, yaklaşık 20 milyon ton tahıl üretebilecek bir alanın kaybedilmesi demektir. Çölleşme ve kuraklık, günümüzde daha fazla dikkat gerektiren bir konudur. Arazi bozulumu olduğunda ve toprak verimli olmayı bıraktığında, doğal alanlar bozulur ve dönüşür. Böylece sera gazı emisyonları artar, biyoçeşitlilik azalır. Topraklar korunmalı, verimlilikleri arttırılmalı ve geri kazanılmalı, çölleşme ve kuraklığın etkilerini azaltmak için çalışmalar yapılmalıdır. Gelecekte iklim değişikliğinin kuraklık üzerine yapabileceği etkiler incelenmeli ve gerekli önlemler planlanmalıdır.”
Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’nde odaklanılacak konunun bozulmuş arazileri sağlıklı arazilere dönüştürme olduğunu kaydeden Şaylan, arazi bozulumu olan yerleri restore etmenin, verimli hale dönüştürmenin biyolojik çeşitliliği, ekonomik dayanıklılığı ve gıda güvenliğini arttıracağını dile getirdi.
Prof. Dr. Şaylan, arazilerin verimli hale getirilmesinin, küresel ısınma ve iklim değişikliğini de azaltacağını ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Verimli toprakların ve doğal ekosistemlerin kaybını önlemek, yavaşlatmak ve tersine çevirmek, insanların ve gezegenin uzun vadeli hayatta kalmasını garanti etmek için hem acil hem de önemlidir. 100’den fazla ülke önümüzdeki on yıl içinde neredeyse Çin büyüklüğündeki bir alanın restorasyonunu yapmayı hedefliyor. Eğer, bu büyüklükte bir arazide toprak eski haline getirilebilirse, insanlar ve gezegen için büyük yararı olacaktır. Dünyada sulanan alanlarının yaklaşık yüzde 71’i ve büyük şehirlerin yüzde 47’si periyodik olarak su kıtlığı yaşıyor. Bu eğilim devam ederse, kıtlık ve buna bağlı su kalitesi sorunları, suyu kullananlar arasında rekabete ve çatışmalara yol açacaktır.”